woensdag 4 mei 2011

İnsanlık nerede?

Haydar Işık


Eğer Anadolu’nun bu kadim halkı soykırıma uğramışsa, kendisini insan gören Türk ve biz Kürtlerin içinden birşeyler de ölmüştür. Anadolu, Ermeniyle güneşi karşılayan topraklardı. Anadolu, Ermeniyle güzeldi. Nerede komşumuz Ermeniler? Ermeni yoksa, orada güneşi eskisi gibi karşılamak mümkün mü? Eskiden din kaynaklı tüm zorluklarına rağmen Türk, Ermeni, Asuri-Süryani ve Kürt bir aileydi. Ama ne diyor Enver Paşa: „Ermeniler olmazsa, Ermeni sorunu da kalmaz.“ Çağrışım yaptınız mı? Başbakan Erdoğan ne diyor: „Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur.“ Birbirlerine oldukça benziyorlar, değil mi? İnsanlık Heykeli’ne „ucube“ dedi, hemen kaldırıldı. Bu davranış, Taliban’ın Buda heykellerini dinamitlemesi benzeridir.

Hovsep Hayreni’nin anılardan topladığı bana ulaştırılan, iki sene önce de yazdığım, Dersim Ermenilerinin Kanlı Sürgün’e bir daha göz atalım.: „İttihat ve Terakki Anadolu’da Ermeni nüfusu yok etme planının son halkasını hayata geçirecekti. Çarsancak Ermenilerinin temel direği yetişkin erkekler katledilmiş, mal mülk yağmalanmış, güzel kızlar kapışılıp kalan çocuklar Türkleştirilmeye çalışmış, ama yetmemiş gibi, nihai sonuca ulaşmak, yani etnik arındırmayı tamamlamak için kalan nüfusun toplu sürgünü gerekiyordu.“

Tanık devam ediyor: Benim gördüğüm, yaşadığım, ki bütün Ermeni halkının kısa ya da uzun yollardan geçen trajedisinin tipik bir örneğiydi. Peri’nin son sürgün kafilesinin yola çıkarılma ve imha edilmesine tanıklık eden olarak bu acı hatırayı okuyucuyla paylaşmak isterim. 1915 Haziran sonunda gidenlerden geriye kalmış 300-350 kişiyi Peri’nin harman yerinde topladılar.“ Tanık; büyük çoğunluğu kadın, çocuk, hasta ve ihtiyardı, diyor. „Yola koyulmadan önce ruhsal hareketlenme başladı. Bu bizim doğup büyüdüğümüz yerlere, onun bağrında uyuyan sayısız sevdiklerimize vereceğimiz son vedaydı. Ortalık ağır bir duygusallık ve ağıt sesleriyle doldu. Biliyorduk ki, bu bir ölüm yolculuğudur. Belki Munzur köprüsünden öteye geçmeyecek kadar da sonumuz yakındı.“(…) Kafile Xıran yolunu tuttu. Yirmi jandarma ve eşek sahibi elli Kürt kafileye eşlik ediyordu. Peri arkada kaldı. Bağlar içinden belirsizliğe ürpertiyle geçtik. Bir saat sonra Zeri köyüne ulaştık. Dağın tepesinden öte yüze devrilirken, uzaktan sis bulutu içinde Munzur’un köprüsü göründü. Bir darağacının kara siluetini andırıyordu. Peri Ermenilerinin öncüleri olan aydınlar ve siyasiler orada katledilmişti.“

O sıra on beş yaşında olan ve babasının yanında kasaplık yapan Tanık, kurtuluşunu babasının arkadaşı Nüfus memuru Mustafa Efendi’ye borçludur. „Köprüye yaklaştıkça, sessizliğimiz izahı zor dehşet duygusuyla yoğunlaşıyordu. Bize refakat eden Perili Türk genci havada tuttuğu tabancasını sıvazlayarak bana yöneldi: ‘Hazır ol Ervan oğlu, sıra sende.’ diye seslendi.“ Çavuşa; kendisini Çemişgezek’e söylenen aileye teslim emri verildiği için kurtarılır. Kafile Vasgerd ormanını, zor patika yolları aşarak Paşağak köyüne ulaşır.

„Jandarmalar kafile içine düşmüş, adam seçiyorlardı. 60 kişi kadar kafileden ayrıldı. Yarım saat sonra silah sesleri duyduk. Öğrendik ki, gece götürülenlerin hepsi yakındaki derenin içinde zalimce öldürülmüş.“ Kafile Pertek yakınlarına ulaşır ve mola verilir. „Bir an için son dakikamızın geldiğini, endişemizi yüzümüzden okuyan jandarmalar yanımıza yanaşarak; korkmayın, sizi öldürmeyeceğiz. Yalnız kimin parası varsa çıkarıp teslim etsin..!“

Kürt jandarma, aldığı 20 Osmanlı altını, kendisine Pertek’te geri verir. Kafile Pertek’te iki gün handa bekletilir. Bu sırada: „Birden annemin ağladığını duydum. Küçük kardeşim Xosrov’u götürüyorlardı. Götürenin adını sorduk, Hacı Beg dediler. Az sonra 5 yaşındaki kız kardeşim de aynı kaderi paylaştı. Annem ve ben birbirimizi teselli etmek için ‘Eh götürsünler dedik. Bari onlar bu işkence ve ölümden kurtulurlar.’ Bu şekilde 50 kadar çocuk Pertekli Türklerin nüfusuna geçirildi.

Ertesi gün jandarmalar kalan 150 çocuğu dışarı çıkarıp meydanda topladılar. Kafileden ayrılmak istemeyen o sahipsiz yavruların çırpınış ve ağlayışları duyuluyordu. Birkaç çocuk doğal güdüyle geri dönmeye çalıştıllar. Onlardan birinin jandarma dipçiği altında sendeleyip cansız yere serildiğine şahit oldum. Çocukları ite kaka götürdüler. Ertesi gün onların acı akibetini öğrendik. Pertek yakınlarında yüksek bir kayanın üzerinden bir bir Murat nehrine atarak boğulmaya mahkum etmişlerdi o günahsız çocukları.“

Evet, bu anlatılan masal değil, tesadüfen kurtulan birinin acı anılarıdır. Acaba bu kişiye „kurtulan“ demek yerinde bir söylem olur mu? Ermeni halkı, „Büyük Felaket“ anlamında MEDS YEGHERN dedi. Yahudiler Holocaust veya SHOA dedi, Dersim Kürtleri ise; TERTELE dediler. Ama yapılanın adı soykırımdır.

Türk devleti; Ermeni, Asuri-Süryani ve Kürt soykırımları yapan, bu halkların kanı üzerinde yükselen bir devlettir. Dersim Kürtleri, genelde kendisine sığınan Ermeniyi koruyup kurtarmıştır. Ama nerede Dersim Ermenileri? Eğer hala Dersim’de yaşıyorlarsa, neden kendisini Ermeni olarak ifade etmiyorlar? Anadolu’yu Mekkeleştirme çerçevesinde; pan Türkist ve pan İslamist İttihat Terakki çetesi bu halkı imha etti. İttihat Terakki’nin devamı olan bugünkü AKP iktidarı soykırımı tanımadığı gibi dikilen İnsanlık heykelini yıkıyor. Ermeniye yapılan dünyanın ilk sistemli soykırımıdır. Ermeniden özür dilemek yetmez. Bu soykırımı; Almanların Yahudi Holocaustu tanıdıkları gibi tanımak ve okullarda öğretmek gerekmektedir. Ermenisiz Anadolu düşünmek insana yapılan kötülüktür. Talat Paşa bir buçuk milyon Ermeniyi katlettirdikten sonra, onların ABD sigortalarındaki parasını ister. Türkiye bu kefen soyucudan utanacağına, onunla övünüyor. Almanın Hitler’e övgüsü düşünülür mü? İnsanlık neredesin?

NOT: www.dersimkatliami.com sitesinde Dersim Soykırımı için imza vermenizi hatırlatırız!

www.haydar-isik.com

Geen opmerkingen: