dinsdag 31 augustus 2010

KURDISTAN FORUMU

Basbakan Erdogan,in A.ocalan ile MIT gorusmesi hakkindaki inkari,itirafa donusuyor.Bu gorusmeyi yalanlayan Erdogan topu Devlete atti.Bu konuda konusmak zorunda kalan Cumhurbaskani A.Gul yaptigi aciklamada terror sadece silahla cozulmez dedi.

Erdogan eski soylediklerini inkar ederek bu kez Hukumet terror orgutuyle oturmaz.Devletin bazi kurumlari vardir,onu devlet yapar demisti.Erdeogan,in bu aciklamasinin ardindan devreye giren A.Gul sunlari soyledi:

Devletin gorevi birirmektir.

"bir devletin gorevi terroru ve terror orgutunu bitirmektir.Basta silahli kuvvetler,emnbiyet teskilati,hepsi butun gucuyle terroru bitirmek,yeni sehitler vermemek ve onunmuzdeki bu tehdidi yok etmek icin gorevlidir."

Tum imkanblar seferber edilir.

"Terrorle,sadece silahla mucadele edilmez.Butun imkanlar seferber edilerek mucadele edilir.Turkiye,nin basindaki bela olan terror orgutu ile mucadele icin komsu ulkeler,diger ulkeler,mutteffik ulkelerin katki vermesi lazim"

"Baska unsurlar vurgusu.

Yeri geldiginde diplomasi,asker ve polisimiz devreye girer.Yeri geldiginde terrorle karsi karsiya olan halkimizi kazanmak icin baska unsurlar devreye girer.Ekonomik,sosyal,kulturel faaliyetler bunun bir parcasidir."

Yukarida A.Gul,un aciklamalarindan da anlasildigi gibi A.Ocalan ile yurutulen gorusmenin amaci aciktirki A.Ocalan eliyle PKK ve ona yakin destekci guclerin tasfiyesidir.
A.Gul,un bu aciklamasi ile gecmiste aciklama yapan Ilker Basbugun aciklamalari karsilastirildiginda arad fazla bir fark gorulmez.

Bu konuda yapilan aciklamalarin ardindan soz alan ana muhalefet partisi olan CHP,nin lideri K.Kilicdaroglu ise sunlari soyledi:

Sayin Basbakan diyorki devlet gorustu,hukumet gorusmedi.devlet kim?Devlet diye bir sahis var mi?Devlet bir kurumdur.Hickimse basbakandan habersiz gidip konusamaz.Sayin basbakan dun itiraf etmistir.
K.Kilicdaroglu konusmasina soyle devam etti.Devlet bu tur temaslari yapabilir.Ama bunu iktidarda kalmanin bir yolu olarak ve referandumda evet oyu alabilmek icin kullanmak buyuk bir hatadir.

KCK Baskani Murat karayilan,in aciklamasiyla gundeme gelen gorusme artik bu aciklamalarla birlikte sir olmaktan cikmis oluyor.
Kilicdaroglu,nun aciklamasinin Hukumet-Devlet iliskileri baglaminda hata olarak degelendirmesi yeni bir tartisma surecine girildigine isaret ediyor.

Devlet,Hukumet ve Devlete yakin parti ve cevrelerin tutumu bu iken PKK,ya yakin cevrelerden celiskili aciklamalar gorunuyor.
Konuyu desifre eden KCK baskani M.karayilan HPG,nin tek tarafli ateskesini A.Ocalan ile yapilan gorusmeye baglamisti.Bu ateskes sureci bir bakima pratik bir adim gibi gorunse bile guvensizlik ortaminda yeniden catismalari baslatacak bir gelisme surecini isaret ediyor.

Gecmiste yani A.Ocalan,in Kenya,da yakalanip Turkiye,ye getirilmesi,nin ardindan A.Ocalan,in yapmis oldugu savunmalar ve pratik adimlari kurdistan,da ve Dunyada hayal kirikligi yaratmisti.
O gunden buyana onemli degisimler yasandi.A.Ocalan,in muhatap alinmasi seklinde yapilan aciklamalar ve uygulamalar PKK ve cevresini guvenilir dostlar elde etmekten alikoydugu gibi istikrarsizligin da bir nedeni olarak ne zamana kadar devam eder.Bu konuda kesin fikir belirtmek zor gorunuyor.

KURDISTAN FORUMU

Posted by FORUM on 30/8/2010, 14:53:00

Kanal-24,e konusan Turkiye Basbakani R.T.Erdogan 12 Eylul Fasist cuntasi,nin basi Kenan Evren,in Suclamasina benzer bir suclamayi yonelti.
Konusmasinda AB,nin bana dokunmayan yilan bin yasasin dedigini soyleyen Erdogan,ama o yilan onlara dokunacak.Oyle bir zaman gelecek.Bunu gorur gibiyim dedi.

Erdogan,in Referarandum surecinde yapmis oldugu bu konusmanin benzerini Kenan Evren yapmisti,hatta daha ileri giderek Avrupa,daki siyasi multecilerin AB,nin basina bela olacagini soylemisti.Genel af tartismasinin referandunla birlikte yogun olarak tartisildigi bir surecte AKP Hukumeti,nin basinin yaptigi aciklama onun ne kadar hesapli olduguna isaret ediyor.

Erdogan konusmasini soyle surdurdu:
Cok acik net soyluyorum.Almanya hicbir zaman samimi davranmadi.Bunlari zaten kendileri de ifade ediyor."Su kadar burada,PKK,li veya PKK yandasi var"diyor.Fransa,ya bakiyorsun ayni durumu goruyorsun,Belcika,ya bakiyorsun maalesef ayni durumu goruyorsun,Hollanda,ya bakiyorsun ayni durumu goruyorsun.Bunlari bu kadar acik konusuyorum.
Ben bunlari Avrupa Buykelcileriyle yaptigim toplantida kendilerine soyledim."Bakin biz bu sikintiyi cekiyorsak,yarin sizin basiniza da bu geldigi zamanda karsiligini bizden bulacaksiniz.Cunku terrore karsi ortak mucadele sart.Ama Turkiye maalesf sizleden bu destegi gormedi.

Erdogan,in bu konusmasi gecen gunlerde toplanan topyekun mucadele konseptinin bir parcasi.Ayrica PKK,nin finans kaynagi olarak Avrupa,nin gorulmesi dikkati cekiyor.
Yakin donemde PKK,ya yakin oldugu soylenen Avrupa,da orgutlu KONKUD konfederasyonu baskani Nizamettin Toguc,un Italya,da tutuklanmasi olayinin ardindaki zihniyeti gosteriyor.

Erdogan,in bu aciklamasinin ayni zamanda Irak,i ziyaret eden ABD Baskan Yardimcisi,nin Irak,i ziyaret ettigi tarihe denk gelmesi dikkati cekiyor.Gectigimiz gunlerde ABD Disisleri ve Hazine Bakanligindan bir heyet Ankara,ya gelmis,bu ziyaretin ardindan Disisleri Bakani Mustesari Feridun Sinirlioglu bir heyetle ABD,yi ziyaret etmisti.

Erdogan,in bu aciklamasinda ALmanya,yi basa koyarak suclamasi bize Mavi Marmara Gemisi operasyonu ve Bu olayda yonlendirici rol oyniyan IHH vakfina yonelik Almanya,da dava acilmasini ve Almanya dan bir parlementer heyetin Diyarbakir Belediye Baskani Osman Baydemir,i ziyaretini hatirlatiyor.

Ne olursa olsun bugun Turk Devleti Kurdistan,da bir terror eyleminde bulunuyor.Bu eylem sonucu soykirima benzer bir durum olusmus.
Bu konuda Turk Devleti,nin yargilanmasi gerekirken, yanlis adres uzerinde Avrupa,nin politika yurutmesi ikiyuzluce bir tutum oluyor.

maandag 2 augustus 2010

12 EYLÜL MİLİTARİST REJİMİNDEN, 12 EYLÜL TÜRK İSLAMCI TARİKATLAR REJİMİNE DOĞRU...

12 Eylül anayasa revizyonu Kürtlere yeni bir şey sunmuyor. Kürtler bir sopanın yerine bir diğerini yeğlemekle sadece zaman kaybedebilir. Askerin damgasını vurduğu rejimin Kürtlere yaptığını, İslam' ın rengini vuracağı bir rejimden beklememek saflık olacaktır. İran Müslüman molla rejimi Kürtlere ne verdi? AKP de aynen onların yaptığı gibi yapacaktır.

Kürt halkının, AKP etrafında kümelenen Türk islam sentezcilerinin mutlak hakimiyetininin tesisi için hazırlanan bu anayasa revizyonundan bir çıkarı yoktur. Kürt halkı kendi bağımsızlığı için ayağa kalkmalıdır. Geçmişte her klik dış destek olmadan yaşayamıyordu, dışardan ağa babalar el uzatamayınca allah, wallah diyerek can derdine giriyorlardı. Halk düşmanı askerin elindeki nizamın ayakta kalabilmesi için dış destek şart idi. 90 lara kadar bu destek bedavdan verildi. Sovyetlere karşı jandarma rolünü üstlenen TC klikleri parazit yapıları ile anormal şekilde palazlandılar. Vurduğum vurduk, kestiğim kestik naraları, dış destek kalkınca havada kalmaya başladı. Yaşaması dış desteğe bağlı asalak ordu, dış destek AKP ye kayınca, balığın sudan çıkması gibi can çekişmeye başladı. Bütün askeri darbeleri dış detek ile yapıyorlardı. Halkın sırtından beslenen parazit subaylar yıllarca laikçi geçindi ve şimdi ise açıkça dincilerle işbirliği yapmaya başladılar. Kendilerini din mafyasına teslim ettiler. Kahramanlıkları, sadece Kürt ve diğer Müslüman olmayan mazlum halklara karşıdır. Yüce orducuk dış destek kimdeyse o tarafa kıvırıyor? Zevk ve sefa peşindeki binlerce lümpen subay dış destek AKP ye geçince kendilerini ortaçağ tarikatlarının kucağına attılar. Mehmetçik bir anda Muhametçik oldu. İşte bu türden kadrolar ile ancak dış destekli darbe yapılır. Dış destek olmadan, balığın sudan çıkması gibi yaşayamıyorlar... Dış destek olmadığı zaman da hepsi döküldü işte. Türk İslam sentezcileri de, askerler gibi dış destekli mazbatayı almaktan başka bir şey düşünmüyorlar, mazbata askerden dinciye geçecek ve Kürt halkı yine ayaklar altında kalacaktır. Diğer yandan TC, ABD ve Avrupa'dan, eski yapılanma temelinde gerekli desteği kaybetme noktasındadır. İşte bu noktada sihirli Mazbata mutlaka el değiştirmek zorundadır. Genelkurmay ana kliğinin de AKP nin yanında yer alması bunu ispatlıyor. Fakat bu türden planlarla yeni türden bir dış destek elde etmenin şansı azdır. Şu anda dünya konjonktürü TC gibi devletler için çok şey vaad etmiyor, aksine, şimdiki durum bağımsız bir Kürdistan realitesini hayal olmaktan çıkarıyor.
Genel duruma bakarsak: Türkiye'nin demokratikleşmesi önünde en önemli engellerden bir tanesi, 12 Eylül anyasası ve daha sonraki askeri hakimiyet esasına göre düzenlenen hukuksuzluk kurumları idi. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve HSYK (Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu), kamufule edilmiş diktanın dayandığı nizamın temel taşlarındandır. Bu kurumlara dokunulmadan, Türkiye demokratikleşemez. Çünkü 12 Eylül hukuksuzluğu, hakimiyetinin bekası için her kurumu diğeri üzerinde bir kontrol mekanizması şeklinde örgütlemiştir.

Asker kişiler sivil hukuka tabi olmadığı için zaten bu hukuktan etkilenmiyor. Askerin emir komutaya göre işleyen kendine has bir “hukuku” var. Onların işlerine siviller zaten karışamaz. Son dönemde askeriyenin ana kadroları arasında başlayan çözülme ordu içindeki çelişkinin derinleşmesinin bir ürünüdür. Askeri klikler arasında körü körüne devam eden rant kavgası olmasaydı hiç bir subayın kılına dokunulamazdı. AKP 'ye dayanan klik kendilerine baş eğmek istemeyen çoğu emekli edilmiş bir sürü general ve alt rütbelileri nihai tasfiyeye başladı. Kendisini tarafsız göstermeye çalışan genel kurmay, bütün operasyonlardan sorumludur. İ. Başbuğö Iğsız ve Koşaner gurubu, kimin yakalanması ve kime de dokunulmamasını perde arkasında bilfiil yönetiyorlar. AKP, genelkurmayda geçen bu kadar önemli bilgilere hiç bir zaman ulaşmazdı. Başbuğ çetesi aynen İtihhat Teraki dönemine olduğu gibi önünde kendisine rakip gördüğü diğer klikleri tasfiye ederek iktidara tamamıyla yerleşmek istiyor.
Anyasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay, HSYK vb kurumlar sadece siviller için işliyor ve hep askerin elinde sivillere karşı kullanılmaktadır. Şemdinli savcısının görevden alınması bunun açık bir örneğidir. Şimdi askeri kanatlar arasında başlayan bu kavgayı, AKP nin başarılı mücadelesi diye yutturmak abes gelecektir. AKP nin cemaatler adını alan dini mafya çeteleri, hazırlık yaptıkları gelecekteki din diktası için bunu dalaşmayı kullanmakta ve askeriye içinde kendi ordularının temellerini atmaktadırlar. AKP nin amacı demokratik, çetelerden arınmış bir ordu değil, tam tersine kendisine bağlı Osmanlı tipi bir ordudur. Kürt halkı Hamidiye alaylarından az çekmedi. AKP nin hayal ettiği Hamidiye alayları tipi ordu şimdikinden daha kötüdür. Bunların devamı işte şimdiki Köy koruyucuları adını alan ve Kürdistanda katledilen her 100 kişiden 90 nının sormlusudurlar. Hamidiye Alayları koruculuktan daha beterdir. Koruculuk, gibi fakat o zaman bölgede hakim güç olan Ermeni nüfusu yok etmek için kuruldu. Abdulhamit bu alaylara “İstediğiniz kadar Ermeni kesin, mallarını yağmalayın, helaldir. Yeter ki bunu benim söylediğim zaman yapın” dedi. Hamidiye Alayları bu topraklarda 1915’teki tehcirden önce çok büyük bir Ermeni katliamı yaptı. Onları devamı olan koruyucular da aynısını şimdiki hakim güç olan Kürtlere uyguluyor.
Bu durum Türk devleti'nin kuruluş felsefesine de oldukça uygundur
Çünkü Türk devleti Türkiye olarak adlandırılan coğrafya'da yaşayan milletlerin iradesine karşı kuruldu. Askerin süngüsü ile kuruldu. Türk resmi tarihinin yalan iddialarının tersine, yabancı hiçbir güce karşı savaş değil, yerli halkların yokedilmesi temelinde kuruldu. Yabancıların desteği ile yerli halklara karşı kıyım uygulanarak kuruldu. İlk tehcir planı Celal Bayar’ın yönetiminde Batı Anadolu Rumlarına karşı 1914 yılında başlatıldı. Almanların talebi üzerine durduruluna kadar, 1 milyon kadar Rum binlerce yıllık vatanları olan Ege’den kovalanmıştı bile. Bayar hatıralarında bu planın başarı ile uygulanmasından böbürlenerek söz eder. 1915 Ermeni soykırımı, 1916 yılında ise Doğu Karadeniz Pontus Rumları, iç Anadolu’ya zorunlu göçe tabi tutuldu. Arta kalanları da Ankara Hükümetinin 1921 Koçkiri, Palu-Genç ve 1938 de Dersim harekatı sırasında yüzbinlerce Kürdü zorunlu göçe tabi tutması gibi. Uzun yıllar boyunca, Yahudi Holokaustunun arkasında Sinti-Roma halkının ve diğerlerinin yaşadığı soykırımın gölgede kalması gibi, Ermeni Soykırımında da, Süryani, Rumlar ve diğerleri gölgede kaldı. Anadolu' da soykırımlar başlamadan önce yüksek sayıda Rum ve Ermeni ve Kürtler vardı. Araplar, Süryaniler, Keldaniler, Nasturiler, Yahudiler vardı... Mesela Karaim denen Yahudiler Bizans zamanında İstanbul’da yaşıyorlardı. Rumlar, Ermeniler, Kürtler her taraftaydılar. Rumlar özellikle İstanbul, Karadeniz ve Ege sahillerinde, Ermeniler de daha çok Doğu Anadolu’daydılar. Bunların hepsi iç içe geçmiş nüfuslardı. Türkler ise esasen azınlıkta idiler.
Türkler Anadolu’da yaşayan diğer kavimleri nasıl yönetimleri ve etkileri altına aldılar? Dinsel farklılıkların yarattığı zulüm sisteminin içinden gelişen milli zıtlıkların ortaya çıkışı, ilk olarak Ermeni, Rum ve Asuri-Süryani-Keldani-Nasturi ve Ezidi halklarını vurdu.1890’lardan başlayarak bu halklara karşı yok etme kampanyaları geliştirildi ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya’nın yanında 1. paylaşım savaşı talanına katılmasıyla birlikte hemen hemen tümden yok edildiler. İttihat ve Terakki hükümeti tarafından 1915’de gerçekleştirilen Ermeni tehcirinden önce de Ermeni halkı katliamlara uğramış, ancak uygulamaya konulan tehcir politikasıyla tam bir soykırıma tabi tutulmuştur. Tehcir süresince bir buçuk milyon Ermeni, sürgün ve öldürme yoluyla yok edilmiş, kalanlar ise kendilerini, yaşamları boyunca üzerlerinden atamayacakları travma ve acılarla birlikte sürdürmek zorunda kaldıkları bir hayatın içinde bulmuşlardır. Müslüman olmayan diğer milliyetleri yok ederek Türk milletini yaratma eylemi, Osmanlı’da başlayıp Cumhuriyet’le devam eder. Dolayısıyla tüm dünyaca bir insanlık suçu olarak kabul edilmiş olan soykırımın, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemlerinde işlenmiş olduğunu kabul etmek gerekir. Neticede, içerisinde cumhuriyeti kuran subayların da faili olduğu, 2.5 milyon insan katledilmiştir. Üç milletin Anadolu topraklarındaki varlığına son verilmiştir. 1900’lü yılların başlarında toplam nüfusun 13 milyon civarında olduğu göz önüne alındığında katliamın boyutları ve taşınılan utancın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Tehcir ve daha sonra devam eden azınlıkları tasfiyeye yönelik sistematik politikalar, ve toplum içerisinde ne kadar kopuk, ipsiz, berduş, halk düşmanı insan varsa bu devletin büyükleri oldular. Daha sonraki devlet kadrolarını yetiştirme okulları ve askeri okullar halka düşmanlık esasına göre eğitim verdiler ve devlet kadrosu olmak için halk düşmanı olmak şart oldu. Halk düşmanı oldular. Mesela kendini modern diye gösteren Cumhuriyet’in başındaki 300 bin Ermeni ve 450 000 Rumdan da bugün geriye ne kadar Ermeni ve Rum nüfus kalmıştır? 35 bin küsur Ermeni, 28 000 Rum.. Cumhuriyet döneminde de Ermenilere ve bütün gayrımüslimlere yönelik bir “ikinci dalga yok etme” süreci yaşandı. Bu yok etme, illa öldürerek değil, insanların hayatlarını çekilmez hale getirerek, cehenneme çevirerek yapılıyor. Ve sonunda insanlar yurtdışına göç ediyor. Kürt aşiretlerinin elebaşlarını Batı’ya göç etmeye zorlayan 1934’teki İskân Kanunu, Ermenilere de uygulanmış. Mesela Urfa, Diyarbakır, Sivas’taki Ermenilere “hadi siz de İstanbul’a, İzmir’e” deniyor. Ermenilere ve diğer gayrımüslimlere yapılan uygulamalarda, Cumhuriyet dönemi Osmanlı dan daha kötüdür. Sözüm ona hilafet devleti olan Osmanlı’da Ermeniler, Rumlar, Yahudiler devlette en yüksek mertebelere çıkabilirken, laik, seküler, çağdaş TC devletinde bir Ermeninin veya Rumun dışişlerine, askeriyeye, polise girmesi asla söz konusu değil. Bu insanlar bekçi bile olamazlar.

Türkiye'de esmeye başlayan ordu - dinci kavgasının birinci nedeni ABD'nin yeni politikası ve Saddam rejimini yıkmasıdır. Zaten ordu da bunu böyle anladığı için ABD'ye düşmanlık etmekten geri kalmıyor. Türk dinci - asker diktası Irak'ta ABD'ye karşı savaştı ve yenildi. Ordaki yenilgiden sonra Türkiye'de sallanıyor... Ordu sever güçlerin kitle tabanı yok. Rüşvet ve korku ile etrafında topladıkları kitleler hala meseleyi anlamamışlar. Türk medyası'nın bir kısmı ve servetlerini halk düşmanlığı ile elde eden bazı zengin Türk şirketleri, kitlelerin durumu açık anlamalarını engelliyor. Türk milletini yaratma adına işlenen toplu cinayetlerin işlenmesinde, din faktörü yoğun bir biçimde kullanıldığı için, mevcut toplumda marazi bir dinsel nefret egemen hale gelmiş ve toplumun aydınlanması ve demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeli oluşturmuştur. İşte AKP buna dayanıyor. Bu nefret temeli günümüze kadar tüketilememiş olan şeriatçılık-laikçilik sahte ikileminin de en sağlam temelini oluşturmuştur.
Bu katliamla yoğrulan dinsel nefretin, Kafkaslardan ve Balkanlardan dinsel motifler öne çıkarılarak sürülmüş olan Müslüman toplulukların taşıdığı nefret ile birleşmesi, toplumumuzun bugüne kadar kendini kurtaramadığı diğer dinlerden insanları aşağılama ve dışında görme kültürüne temel olan en önemli zemini oluşturmuştur.

Sayıları milyonları bulan böylesine büyük ve geniş bir katliamı sürdüren bir halkın, ruh sağlığının yerinde olması beklenemez. Bunun içindir ki, şiddet ailede, okulda, askerde ve hemen hemen tüm toplumsal ilişkilerde en önde gelen ilişki biçimini oluşturmakta ve sağlıksız bir toplumun kendini sürekli üretmesine neden olmaktadır.
Sağlıksız bir toplumun yeniden üretiminin en temel nedenini oluşturan TC devleti, tüm diğer milliyetlere karşı işlenmiş olan soykırımların kefaretini ödemeden ve tarihsel utançlarıyla yüzleşmeden, öldürülenlerin tümünün suçlu olduğuna ilişkin geliştirilmiş olan “düşmanı yok etme edebiyatının” Türklerin ruhunda yarattığı travmayı ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu kadar insanı yok edenin etrafının düşmanlarla çevrili olduğuna inanması için sadece paranoyak olması gerekmez, böylesine bir düşünceye sahip olmak için kendi tarihinin derinliklerinde yatan soykırım utançları zaten ona bu temeli sunmaktadır.

Ermeni soykırımının inkarındaki ısrarın temel nedenlerinden birisi, bu soykırımı kabulle birlikte, diğer katliamların da kabul edilmesinin zorunlu hale geleceği ve TC’nin nasıl kanlı bir miras üzerine kurulu olduğu, neden bu toplumun her dokusunun şiddetle örüldüğü ortaya çıkacak ve bunun bir toplumsal hastalık olarak kabul edilmesi sonucu tedavisi de zorunlu hale gelecektir.
Türkiye'nin insanlık düşmanı bu kurumları, gereğinden fazla yaşadı, gücünden fazla güce sahip oldu. 20 yıl önce yıkılması gerekliydi. Yıkılmadı. Şimdi yıkılabilir.

Militarist kadroların durumu

Laikçi geçinen militarist takımdan tek bir kişi siyasi savunma yapmadı. Mademki laiksiniz, M. Kemal' in ideolojisini savunuyorsunuz, o zaman nerde kaldı İrticaya karşı mücadele? İrticaya karşı mücadele, AKP nin din mafyasına yalvarıp yakarmayla olabilir mi? Fetuş çetesinden Nakşibendiye, Milli görüşten, Nurcudan, Alevici Hacı Bektaş yobazlarına kadar, envay çeşit klik ahtapot gibi bütün toplumu sarmışken ağızlarını kapatan generaller nerdeyse kendi eşlerine de türban takacaklar. Karıları'nın esiri “kahraman” generaller; hasta raporları ve çeşitli bahane va yalanlar ile hapishanden, mahkemeden kurtulma çarelerini arıyorlar. Kimi kilo kaybetti, kimi hafıza kaybetti, çoğu ar ve şeref kaybetti. Nerde kaldı o kadar vergi paraları? Yurtdışından gelen o milyonlara ne oldu? Halkın sırtından beslenen parazit subaylar yıllarca laikçi geçindi ve şimdi ise açıkça dincilerle işbirliği yapmaya başladılar. Kendilerini din mafyasına teslim ettiler. Kahramanlıkları, sadece Kürt ve diğer Müslüman olmayan mazlum halklara karşıdır. Yüce orducuk dış destek kimdeyse o tarafa kıvırıyor? Zevk ve sefa peşindeki binlerce lümpen subay dış destek AKP ye geçince kendilerini ortaçağ tarikatlarının kucağına attılar. Mehmetçik bir anda Muhametçik oldu. İşte bu türden kadrolar ile ancak dış destekli darbe yapılır. Dış destek olmadan, balığın sudan çıkması gibi yaşayamıyorlar... Dış destek olmadığı zaman da hepsi döküldü. Utanmadan lüks otel sayılabilecek hapishanelerden şikayetçi oluyorlar.

Kürt halkının durumu

Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Kürt halkının karşı karşıya bulunduğu sürgün ve katliamlar, Ermeni halkıyla Kürt halkının bu dönem içinde aynı kaderi paylaştıklarına tanıklık ediyor. 1916 yılında binlerce Kürdün yerlerinden yurtlarından edilerek Batı Anadolu’ya sürgün edildikleri gerçeğş var... Kürtlerin takibe uğraması, sürgün ve yok edilmesi bugün de üzerinde yeterince durulmayan konulardan birini oluşturuyor. Kemalist yönetimin Kürtlere karşı izlediği inkarcı ve katliamcı politikası, sürgünler döneminde yaşananlarla ilgili kaynakların bulunmaması ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlardan biri de, bu dönemde gerçekleştirilen sürgünlerin inkarına yol açmıştır. Görgü tanıklarına dayandırılan belgeler, biografiler, hatıralar ve istatistikler sürgünlerin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu konuda Osmanlı merkezi hükümetinin Kürdistan’daki Mutasarrıflara ve yerel yöneticilere, Kürt sürgünleriyle ilgili gönderdikleri talimatnameler ve çektikleri şifreli telgrafların çoğu hala Osmanlı arşivindeler. Ermeni soykırımı döneminde sorumlu yöneticilerden biri olan Şükrü Kaya’nın, 1916 yılında gerçekleştirilen Kürt sürgünlerinin de sorumlusu olduğu unutulmamalı. 1916-1918 yılları arasında Osmanlı Arşivinde İskan-i Aşair-i Muhacirin Müdüriyeti Umumiyesi dairesinin resmi istatiklerine göre ve 1918-20 yılları arasında değişik kaynakların aktardıkları bilgilerle birlikte ”İleri“ ve ”Tavsir-i Efkar“ gazetelerinin verilerinde geçen rakamlara bakıldığında, ortalama olarak 1 milyon 270 bin Kürdün sürgün edildiğini, sürgünler ve yer değiştirmeler sırasında yaklaşık 700 bin Kürdün soğuktan, hastalıklardan, açlıktan ve askeri saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiği bilinmektedir.1923’ten sonra, Osmanlı’yı tasfiye edip kendilerini egemen ulus şeklinde örgütleyen Türkler’in Anadolu’nun kadim halklarını Türkleştirmeye ve Kürdistan’ı da assimile ile yoketmeye başlamaları, Kürt ulusunu tarihsel bir tercih yapmaya itmişti; Kürtler, ya kendilerinden vazgeçip Türkleşmeyi ya da Osmanlı döneminde başladıkları ulusal mücadeleye devam etmeyi tercih edeceklerdi. Kürtler, mücadeleyi seçtiler ve Türk devletine karşı, 1924 Nasturi İsyanı ile 1938 Dersim İsyanı arasında yirmiden fazla başkaldırı girişiminde bulundular: Nasturi İsyanı (Temmuz 1924), Şeyh Sait İsyanı (15 Mart 1925), 1. Şemdinli Baskını (Mayıs 1925 ), Eruh İsyanı (1925), Pervari İsyanı (1926), Gayan İsyanı - Çölemerik İsyanı (1926), 1. Ağrı İsyanı (1926), 2. Şemdinli Baskını (1926), Koçuşağı İsyanı (7 Ekim – 30 Kasım 1926), Hakkari Beytuşşebap İsyanı (Şubat 1927), 2. Ağrı İsyanı (1927), Biçar Harekatı (7 Ekim – 7 Kasım 1927 ), Zeylan İsyanı (1930), Tutak İsyanı (1930), 3. Ağrı İsyanı (Eylül 1930), Boran İsyanı (1934 – 35), Abdurrahim İsyanı (1935), Sason İsyanı (1935 – 37), Abdulkudduz İsyanı (1935 – 37) ve Dersim İsyanı ( 21 Mart – 7 Ağustos 1938)

Türk ordusu Kürtleri yok etme felsefesi temelinde kuruldu. Osmanlı/Türk ve birçok batılı kaynaklarda Kürt kıyım sürgünlerinin 1916-1917 arasında Kazım karabekir ve M. Kemal’in ve diğer TC kurucularının, 3. ve 2. ordu denetiminde Kolordu komutanı olarak, Bitlis, Van ve Dersim bölgelerinde, Kürtlerin göçertilmesinde birinci dereceden önemli roller oynadığını, Osmanlı Arşiv kaynaklarındaki belgelerden öğreniyoruz. Yine 1925-1938 yıları arası Palu, Ağrı, Zilan, Koçgiri, Dersim İsyanlarında binlerce Kürtler topluca katledildiler. Yani TC denilen devlet doktrini sırf Ermeni ve Rum kanı değil aynı zamanda Kürt kanı ile yazılmıştır.
Ümmetçilik ideolojisi de aynı amaca sahiptir. Mesela bütün Türk islamcı tarikatları hiçbir Arap devletinin varlığına laf dokundurmazlar, ama bir Kürt devletinden bahsedildiği zaman cinnet geçriyorlar. Türk İslam sentezi Kürt halkını ablukaya alma girişiminin bir sonucudur. AKP bu türden Türk İslamının en büyük temsilcisidir. Türkler zözde İslam derken aslında Arap kardeşiliğini kastediyorlar ve bu Arapları karşı taraftan Kürtlere saldırmanın bir güdüsüdür. Yani Türk İslam sentezi, aynı zamanda bir Türk Arap ittifakıdır ve bu bütün Kürtlere karşı bir ittifaktır. Türk İslam sentezi Kürt düşmanlığı temelinde doktirine edilmiştir. Köy koruyucularına seçilen doktirin de budur.
AKP, Türk islam sentezini savunan tarikat ve örgütlere dayandığı için gelecekte Kürtler açısından büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Evet, hazır herkes bu yanlışlığı görüp kabul ettiğine göre, bir defa daha milyonların ölümüne neden olacak yeni bir yanlışlığa düşmemek için, onun bunun anayasası ile oynanacağına, ciddi şekilde Demokratik Federal Kürdistan devleti için adımlar atmalı ve böylece, geç de olsa hatalar düzeltilmelidir. Şartlar Kürtler açısından en elverişli bir durum sağlıyor. ABD ve AB Kürtlerin harekete geçmesini bekliyor. Eğer tüm Kürdlerin ortak bir bağımsızlık hareketi gelişirse ki bu şimdi mümkündür, ABD ve AB devletleri uzun süredir sürdürdükleri Arap, Türk yanlısı politikalarını değiştirmek durumunda kalacaklardır ve böylece ilk Kürdistan devletinin ortaya çıkması sağlanacaktır.
Türkiye'de yaşayıp da kendini Türk olarak görmeyen, haklarının gaspedildigini düşünen her insan burada hürriyetine kavuşacaktir.

dinsdag 27 juli 2010

12 Eylül Rejimi.

Türkiye'nin demokratikleşmesi önünde en önemli engellerden bir tanesi, 12 Eylül anyasası ve daha sonraki askeri hakimiyet esasına göre düzenlenen hukuksuzluk kurumlarıdır.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve HSYK (Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu), kamufule edilmiş diktanın dayandığı nizamın temel taşlarındandır. Bu kurumlara dokunulmadan, Türkiye demokratikleşemez. Çünkü 12 Eylül hukuksuzluğu, hakimiyetinin bekası için her kurumu diğeri üzerinde bir kontrol mekanizması şeklinde örgütlemiştir.

Mesela bir ilçenin savcısı Cumhurbaşkanı, Başbakan veya herhangi bir siyasetçi hakında mahkeme açabilir ve hatta görevden azledebilir. Hakim ve savcıların atanması da güya adalet namına, yürütmeden bağımsızlaştırılmıştır.

Asker kişiler sivil hukuka tabi olmadığı için zaten bu hukuktan etkilenmiyor. Askerin emir komutaya göre işleyen kendine has bir “hukuku” var. Onların işlerine siviller zaten karışamaz. Son dönemde yakalanan subayların çoğu ordu içindeki çelişkinin derinleşmesinin bir ürünüdür. Askeri klikler arasında körü körüne devam eden rant kavgası olmasaydı hiç bir subayın kılına dokunulamazdı. AKP 'ye dayanan baş klik kendilerine baş eğmek istemeyen çoğu emekli edilmiş bir sürü general ve alt rütbelileri nihai tasfiyeye başladı. Kendisini tarafsız diye göstermeye çalışan genel kurmayın başı, bütün operasyonları düzenleyenlerin de başıdır. İ. Başbuğ, kimin yakalanması ve kime de dokunulmamasını perde arkasında kendisi yönetiyor.

Anyasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay, HSYK vb kurumlar sadece siviller için işliyor ve hep askerin elinde sivillere karşı kullanılmaktadır. Şemdinli savcısının görevden alınması bunun açık bir örneğidir. Şimdi askeri kanatlar arasında başlayan bu kavgayı, AKP nin başarılı mücadelesi diye yutturmak abes gelecektir. AKP nin cemaatler adını alan dini mafya çeteleri, hazırlık yaptıkları gelecekteki din diktası için bunu gerekli yerlerde kullanmakta ve askeriye içinde kendi ordularının temellerini atmaktadırlar. AKP nin amacı demokratik, çetelerden arınmış bir ordu değil, tam tersine kendisine bağlı Osmanlı tipi bir ordudur. Kürt halkı Hamidiye alaylarından az çekmedi. AKP nin hayal ettiği Hamidiye alayları tipi ordu şimdikinden daha kötüdür. Bunların devamı işte şimdiki Köy koruyucuları adını alan ve Kürdistanda katledilen her 100 kişiden 90 nının sormlusudurlar. Hamidiye Alayları koruculuktan daha beterdir. Koruculuk, gibi fakat o zaman bölgede hakim güç olan ermeni nüfusu yok etmek için kuruldu. Abdulhamit bu alaylara “İstediğiniz kadar Ermeni kesin, mallarını yağmalayın, helaldir. Yeter ki bunu benim söylediğim zaman yapın” dedi. Hamidiye Alayları bu topraklarda 1915’teki tehcirden önce çok büyük bir Ermeni katliamı yaptı. Onları devamı olan koruyucular da aynısını şimdiki hakim güç olan kürtlere uyguluyor.
Bu durum Türk devleti'nin kuruluş felsefesine de oldukça uygundur

Çünkü Türk devleti Türkiye olarak adlandırılan coğrafya'da yaşayan milletlerin iradesine karşı kuruldu. Askerin süngüsü ile kuruldu. Türk resmi tarihinin yalan iddialarının tersine, yabancı hiçbir güce karşı savaş değil, yerli halkların yokedilmesi temelinde kuruldu. Yabancıların desteği ile yerli halklara karşı kıyım uygulanarak kuruldu. İlk tehcir planı Celal Bayar’ın yönetiminde Batı Anadolu Rumlarına karşı 1914 yılında başlatıldı. Almanların talebi üzerine durduruluna kadar, 1 milyon kadar Rum bilerce yıllık vatanları olan Ege’den kovalanmıştı bile. Bayar harıralarında bu planın başarı ile uygulanmasından böbürlenerek söz eder. 1915 Ermeni soykırımı, 1916 yılında ise Doğu Karadeniz Pontus Rumları, iç Anadolu’ya zorunlu göçe tabi tutuldu. Arta kalanları da Ankara Hükümetinin 1921 Koçkiri, Palu-Genç ve 1938 de Dersim harekatı sırasında yüzbinlerce Kürdü zorunlu göçe tabi tutması gibi. Uzun yıllar boyunca, Yahudi Holokaustunun arkasında Sinti-Roma halkının ve diğerlerinin yaşadığı soykırımın gölgede kalması gibi, Ermeni Soykırımında da, Süryani, Rumlar ve diğerleri gölgede kaldı. Anadolu' da soykırımlar başlamadan önce yüksek sayıda Rum ve Ermeni ve Kürtler vardı. Araplar, Süryaniler, Keldaniler, Nasturiler, Yahudiler vardı... Mesela Karaim denen Yahudiler Bizans zamanında İstanbul’da yaşıyorlardı. Rumlar, Ermeniler, Kürtler her taraftaydılar. Rumlar özellikle İstanbul, Karadeniz ve Ege sahillerinde, Ermeniler de daha çok Doğu Anadolu’daydılar. Bunların hepsi iç içe geçmiş nüfuslardı. Türkler ise esasen azınlıkta idiler.
Türkler Anadolu’da yaşayan diğer kavimleri nasıl yönetimleri ve etkileri altına aldılar? Dinsel farklılıkların yarattığı zulüm sisteminin içinden gelişen milli zıtlıkların ortaya çıkışı, ilk olarak Ermeni, Rum ve Asuri-Süryani-Keldani-Nasturi ve Ezidi halklarını vurdu.1890’lardan başlayarak bu halklara karşı yok etme kampanyaları geliştirildi ve nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya’nın yanında 1. paylaşım savaşı talanına katılmasıyla birlikte hemen hemen tümden yok edildiler. İttihat ve Terakki hükümeti tarafından 1915’de gerçekleştirilen Ermeni tehcirinden önce de Ermeni halkı katliamlara uğramış, ancak uygulamaya konulan tehcir politikasıyla tam bir soykırıma tabi tutulmuştur. Tehcir süresince bir buçuk milyon Ermeni, sürgün ve öldürme yoluyla yok edilmiş, kalanlar ise kendilerini, yaşamları boyunca üzerlerinden atamayacakları travma ve acılarla birlikte sürdürmek zorunda kaldıkları bir hayatın içinde bulmuşlardır. Müslüman olmayan diğer milliyetleri yok ederek Türk milletini yaratma eylemi, Osmanlı’da başlayıp Cumhuriyet’le devam eder. Dolayısıyla tüm dünyaca bir insanlık suçu olarak kabul edilmiş olan soykırımın, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemlerinde işlenmiş olduğunu kabul etmek gerekir. Neticede, içerisinde cumhuriyeti kuran subayların da faili olduğu, 2.5 milyon insan katledilmiştir. Üç milletin Anadolu topraklarındaki varlığına son verilmiştir. 1900’lü yılların başlarında toplam nüfusun 13 milyon civarında olduğu göz önüne alındığında katliamın boyutları ve taşınılan utancın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
Tehcir ve daha sonra devam eden azınlıkları tasfiyeye yönelik sistematik politikalar, ve toplum içerisinde ne kadar kopuk, ipsiz, berduş, halk düşmanı insan varsa bu devletin büyükleri oldular. Daha sonraki devlet kadrolarını yetiştirme okulları ve askeri okullar halka düşmanlık esasına göre eğitim verdiler ve devlet kadrosu olmak için halk düşmanı olmak şart oldu. Halk düşmanı oldular. Mesela kendini modern diye gösteren Cumhuriyet’in başındaki 300 bin Ermeni ve 450 000 Rumdan bugün geriye ne kadar Ermeni ve Rum nüfus kalmıştır? 35 bin küsur Ermeni, 28 000 Rum.. Cumhuriyet döneminde de Ermenilere ve bütün gayrımüslimlere yönelik bir “ikinci dalga yok etme” süreci yaşandı. Bu yok etme, illa öldürerek değil, insanların hayatlarını çekilmez hale getirerek, cehenneme çevirerek yapılıyor. Ve sonunda insanlar yurtdışına göç ediyor. Kürt aşiretlerinin elebaşlarını Batı’ya göç etmeye zorlayan 1934’teki İskân Kanunu, Ermenilere de uygulanmış. Mesela Urfa, Diyarbakır, Sivas’taki Ermenilere “hadi siz de İstanbul’a, İzmir’e” deniyor. Ermenilere ve diğer gayrımüslimlere yapılan uygulamalarda, Cumhuriyet dönemi Osmanlı dan daha kötüdür. Sözüm ona hilafet devleti olan Osmanlı’da Ermeniler, Rumlar, Yahudiler devlette en yüksek mertebelere çıkabilirken, laik, seküler, çağdaş TC devletinde bir Ermeninin veya Rumun dışişlerine, askeriyeye, polise girmesi asla söz konusu değil. Bu insanlar bekçi bile olamazlar.
Halk düşmanı bu nizamın ayakta kalabilmesi için dış destek gerekli. ABD Türk ordusunun varlığını br tehlike olarak görüyor. Yaşaması dış desteğe bağlı bu asalak ordu kuvvetli direğini kendi içindeki çelişki sayesinde kaybetmeye doğru hızla ilerliyor. Türkiye'de esmeye başlayan ordu - dinci kavgasının birinci nedeni ABD'nin yeni politikası ve Saddam rejimini yıkmasıdır. Zaten ordu da bunu böyle anladığı için ABD'ye düşmanlık etmekten geri kalmıyor. Türk dinci - asker diktası Irak'ta ABD'ye karşı savaştı ve yenildi. Ordaki yenilgiden sonra Türkiye'de sallanıyor... Ordu sever güçlerin kitle tabanı yok. Rüşvet ve korku ile etrafında topladıkları kitleler hala meseleyi anlamamışlar. Türk medyası'nın bir kısmı ve servetlerini halk düşmanlığı ile elde eden bazı zengin Türk şirketleri, kitlelerin durumu açık anlamalarını engelliyor. Türk milletini yaratma adına işlenen toplu cinayetlerin işlenmesinde, din faktörü yoğun bir biçimde kullanıldığı için, mevcut toplumda marazi bir dinsel nefret egemen hale gelmiş ve toplumun aydınlanması ve demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeli oluşturmuştur. İşte AKP buna dayanıyor. Bu nefret temeli günümüze kadar tüketilememiş olan şeriatçılık-laikçilik sahte ikileminin de en sağlam temelini oluşturmuştur.
Bu katliamla yoğrulan dinsel nefretin, Kafkaslardan ve Balkanlardan dinsel motifler öne çıkarılarak sürülmüş olan Müslüman toplulukların taşıdığı nefret ile birleşmesi, toplumumuzun bugüne kadar kendini kurtaramadığı diğer dinlerden insanları aşağılama ve dışında görme kültürüne temel olan en önemli zemini oluşturmuştur.

Sayıları milyonları bulan böylesine büyük ve geniş bir katliamı sürdüren bir halkın, ruh sağlığının yerinde olması beklenemez. Bunun içindir ki, şiddet ailede, okulda, askerde ve hemen hemen tüm toplumsal ilişkilerde en önde gelen ilişki biçimini oluşturmakta ve sağlıksız bir toplumun kendini sürekli üretmesine neden olmaktadır.
Sağlıksız bir toplumun yeniden üretiminin en temel nedenini oluşturan TC devleti, tüm diğer milliyetlere karşı işlenmiş olan soykırımların kefaretini ödemeden ve tarihsel utançlarıyla yüzleşmeden, öldürülenlerin tümünün suçlu olduğuna ilişkin geliştirilmiş olan “düşmanı yok etme edebiyatının” Türklerin ruhunda yarattığı travmayı ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu kadar insanı yok edenin etrafının düşmanlarla çevrili olduğuna inanması için sadece paranoyak olması gerekmez, böylesine bir düşünceye sahip olmak için kendi tarihinin derinliklerinde yatan soykırım utançları zaten ona bu temeli sunmaktadır.

Ermeni soykırımının inkarındaki ısrarın temel nedenlerinden birisi, bu soykırımı kabulle birlikte, diğer katliamların da kabul edilmesinin zorunlu hale geleceği ve TC’nin nasıl kanlı bir miras üzerine kurulu olduğu, neden bu toplumun her dokusunun şiddetle örüldüğü ortaya çıkacak ve bunun bir toplumsal hastalık olarak kabul edilmesi sonucu tedavisi de zorunlu hale gelecektir.
Türkiye'nin insanlık düşmanı bu kurumları, gereğinden fazla yaşadı, gücünden fazla güce sahip oldu. 20 yıl önce yıkılması gerekliydi. Yıkılmadı. Şimdi yıkılabilir.

Militarist sahte laikçi kadroların durumu

Laikçi geçinen militarist takımdan tek bir kişi siyasi savunma yapmadı. Mademki laiksiniz, M. Kemal' in ideolojisini savunuyorsunuz, o zaman nerde kaldı İrticaya karşı mücadele? İrticaya karşı mücadele, AKP nin din mafyasına yalvarıp yakarmayla olabilir mi? Fetuş çetesinden Nakşibendiye, Milli görüşten Alevici geçinen Hacı Bektaş yobazlarına kadar, envay çeşit klik ahtapot gibi bütün toplumu sarmışken ağızlarını kapatan generaller nerdeyse kendi eşlerine de türban takacaklar. Karıları'nın esiri “kahraman” generaller; hasta raporları ve çeşitli bahane va yalanlar ile hapishanden, mahkemeden kurtulma çarelerini arıyorlar. Kimi kilo kaybetti, kimi hafıza kaybetti, çoğu ar ve şeref kaybetti. Nerde kaldı o kadar vergi paraları? Yurtdışından gelen o milyonlara ne oldu? Halkın sırtından beslenen bu kadar general laikçi geçinip yalanlara kandırdıklar halka ihanet ederek, din mafyasına kendilerini teslim ettiler. İşte bu türden kadrolar ile ancak dış destekli darbe yapılır. Dış destek olmadığı zaman da hepsi döküldü. Utanmadan lüks otel sayılabilecek hapishanelerden şikayetçi oluyorlar.

Kürt halkının durumu
Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında Kürt halkının karşı karşıya bulunduğu sürgün ve katliamlar, Ermeni halkıyla Kürt halkının bu dönem içinde aynı kaderi paylaştıklarına tanıklık ediyor. 1916 yılında binlerce Kürdün yerlerinden yurtlarından edilerek Batı Anadolu’ya sürgün edildikleri gerçeğş var... Kürtlerin takibe uğraması, sürgün ve yok edilmesi bugün de üzerinde yeterince durulmayan konulardan birini oluşturuyor. Kemalist yönetimin Kürtlere karşı izlediği inkarcı ve katliamcı politikası, sürgünler döneminde yaşananlarla ilgili kaynakların bulunmaması ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlardan biri de, bu dönemde gerçekleştirilen sürgünlerin inkarına yol açmıştır. Görgü tanıklarına dayandırılan belgeler, biografiler, hatıralar ve istatistikler sürgünlerin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu konuda Osmanlı merkezi hükümetinin Kürdistan’daki Mutasarrıflara ve yerel yöneticilere, Kürt sürgünleriyle ilgili gönderdikleri talimatnameler ve çektikleri şifreli telgrafların çoğu hala Osmanlı arşivindeler. Ermeni soykırımı döneminde sorumlu yöneticilerden biri olan Şükrü Kaya’nın, 1916 yılında gerçekleştirilen Kürt sürgünlerinin de sorumlusu olduğu unutulmamalı. 1916-1918 yılları arasında Osmanlı Arşivinde İskan-i Aşair-i Muhacirin Müdüriyeti Umumiyesi dairesinin resmi istatiklerine göre ve 1918-20 yılları arasında değişik kaynakların aktardıkları bilgilerle birlikte ”İleri“ ve ”Tavsir-i Efkar“ gazetelerinin verilerinde geçen rakamlara bakıldığında, ortalama olarak 1 milyon 270 bin Kürdün sürgün edildiğini, sürgünler ve yer değiştirmeler sırasında yaklaşık 700 bin Kürdün soğuktan, hastalıklardan, açlıktan ve askeri saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiği bilinmektedir.

Osmanlı/Türk ve birçok batılı kaynaklarda Kürt sürgünlerinin ”Doğu’daki müslümanların göçertilmesi” biçiminde ifade edilmiştir, bunun ‘Kürt sürgünleri’ olarak düzeltilmesi gerekir. “1916-1917 arasında M. Kemal’in de, 3. ve 2. ordu denetiminde Kolordu komutanı olarak, Bitlis, Van ve Dersim bölgelerinde, Kürtlerin göçertilmesinde birinci dereceden önemli roller oynadığını, Osmanlı Arşiv kaynaklarındaki belgelerden öğreniyoruz. Yine 1925-1938 yıları arası Palu, Ağrı, Zilan, Koçgiri, Dersim İsyanlarında  binlerce Kürtler topluca katledildiler.
12 Eylül anayasa revizyonu Kürtleri aldatmaca politikasıdır.
Kürt halkının AKP nin gelecekteki diktası için yapılması planlanan bu saçma anayasa revizyonundan bir çıkarı yoktur. Kürt halkı kendi bağımsızlığı için ayağa kalkmalıdır. TC,  ABD ve Avrupa'dan gerekli desteği kaybetme noktasındadır. Kürt devletinin kuruluşu yolunda büyük engeller yıkılıyor ve bağımsız Kürdistan bir realite oluyor.

Türkiye'de yaşayıp da kendini Türk olarak görmeyen, haklarının gaspedildigini düşünen her insan burada hürriyetine kavuşacaktir. Irak ve Türkiye devletleri haklı temelde kurulmadilar; bolşevik devrimi,Ingiltere ve Fransadaki karsikliklar aceleden bu türden devletlerin kurulmasini sağlamada ana faktor oldu, Sovyet tehlikesi karşısında korkan Avrupali güçler bu türden saçma devletlere yeşil ışık yakarak geri çekildiler, zaten fazla zamanlarıda kalmamıştı, kendi metropollerinde işçi isyanları başlamıştı. Alalacele sahte devletler üretip geri çekildiler. Ama şimdi zaman değişti: kardeşlik yalanları sökmüyor.Kürt halkı soruyor: 'kardeşlik, eşitlik bumudur? Buna hangi Kürd inanacaktır?  Akla gelen ilk şey, madem yanlış kuruldular, o zaman hazırda biri yıkılmış ve diğerleri de sallanırken, müteffik devletler de  bu yörede söz sahibi olduklarina göre, bu ülkedlerde yaşayan halkların kan emici diktatörlüklerin kahredici pençelerinden kurtulmaları için bir an önce harekete geçmeleri gerekir.
 Evet, hazır herkes bu yanlışlığı görüp kabul ettiğine göre, bir defa daha milyonların ölümüne neden olacak yeni bir yanlışlığa düşmemek için, sadece Kürdistan sorunun rehini durumuna düşmüş başta Türkiye olmak üzere, Irak, İran ve Suriye’yi ikna etmenin bir yolunu bularak, Demokratik Federal Kürdistan devleti kurulmalı ve böylece, başta İngiltere olmak üzere, bugüne kadar bu tarihi günahı omuzlarında taşıyan ülkeler, geç de olsa hatalarını düzeltmelidirler. ABD’nin bu konuda eli açıktır, zira bu ülke Lozan Antlaşması’nı onaylamadan, kongreden geri çevirmiştir. Bu nedenle, Lozan’a karşı bir sorumluluğu yoktur. Şartlar Kürtler açısından en elverişli pozisyonu sağlıyor. ABD ve AB Kürtlerin harekete geçmesini bekliyor. Eğer tüm Kürdlerin ortak bir bağımsızlık hareketi gelişirse ki bu şimdi mümkündür,  ABD ve AB devletleri uzun süredir sürdürdükleri Arap, Türk yanlısı politikalarını değiştirmek durumunda kalacaklardır ve böylece ilk Kürdistan devletinin ortaya çıkması sağlanacaktır.

TURKIYE VE INGILTERE: Kurdistan forumu

Dun ksam Turkiye,ye gelen ingiltere basbakani Camerun bugun Badsbakan Erdogan ile ikili iliskilerin yaninda bolgesel sorunlarin yaninda Turkiye-AB iliskilerini de gorusecek.
Bu gorusmelerde ticari iliskiler de gundeme gelecek.

Ingiltere Basbakani Erdoganla Kanada da G-20 toplantisinda karsilasmisti.Onun bu kez Turkiye,yi ziyaret etmesi herne kadar Erdogan,in gecen aylarki Ingiltere ziyaretine karsilik olsa bile zamanlama acisindan onemli bir surece denk geliyor.
Bu surecte Turkiye uzerine tartismanin yogun oldugu bir donemde Avrupa,ya da gostermelik bir cikis yapmasi bekleniyor.

Turkiye AB,ye 1999 sonbaharinda Helsinki Zirvesinde aday uye olarak kabul edildi.Turkiye ile AB arasinda uyelik muzakereleri 2005 de Erdogan doneminde basladi.Ne varki bu muzakere sureci hizli bir sekilde gelismedigi gibi bircok onemli konuda tikanmis durumda AB uyesi Kibris,a dahe Turkiye 5 yildan beri deniz ve hava alanlarini acmadi.

Turkiye firsat ariyorki KKTC bagimsiz bir devlet olarak taninsin gectigimiz aylarada Rusya Turkiye,nin Osetya ve Abhazya,yi tanima karsiliginda Rusya,nin da KKTC,yi tanimasi istedigi,bu istemin iki konu ayni degildir diye red edildigi hatirlandiginda Turkiye,nin de AB,ye uyelik konusunda ikiyuzluce yaklastigi acikca gorulmektedir.

Turkiye,nin AB,ye uye olmasini Isteyen Isvec,in kendi donemine ait olmasi gereken AB raporunu donem baskanliginin bitisinden sonra yayinlamasi ve bu raporda gecen agir ifadeler dikkate alindiginda Turkiye ile iliskilerde belirsizligin surdurulmesi yonundeki egilimin basini ceken Ingiltere,nin tutumunu devam ettirecegi anlasiliyor.

Ingilter basbakani Camerun,un Turkiye,yi ziyaretine denk gelen bir tarihte AB disisleri bakanlari Izlan,da ile ilgili uyelik basvurusunu gorusecekler ve onu aday uye olarak kabul edecekler.Onun aday uyeliginin kabulunden sonra 2011-2012 tarihlerinde uye olmasi bekleniyor.

Onun 17 haziran,daki aday uyeligini kabul eden Isvec idi.Kimi cevreler bu iki ulke arasindaki cografik,kulturel ve stratejik konular nedeniyle onceligini aciklasalar bile burada AB,nin alinacak uyeleri sisteme entegre etme konusunda yeterlilik ve baska nedenler de bulunuyor.

Turkiye,nin AB,yle olan iliskilerinde NATO onemli bir yer tutuyor.Ne varki son Iran ve Israil ile Turkiye,nin carpik iliskileri gozonune alindiginda Turkiye,nin NATO icerisinde de guvenilir bir guc olmadigi artik sikca tartisilan bir konu haline geldi.

Turkiye ile iliskilerde meydana gelen celiskileri AB,ye yukleyen AB,de savunma bakani R.Gates,in tutumuna benzer bir tavri Ingiltere basbakani,nin da alacagi tahmin ediliyor.Bu durum Turkiye,yle AB iliskilerini iyilestirmekten cok Anglo-Saxon egemenligini amacliyor.Turkiye de bu durumu bir donem daha surdurmeyi kendi cikarlarina uygun goruyor.

Inmgiltere Basbakani ile Erdogan arasinda bolgesel sorunlar da gorusulecek.Gorusulecek konular arasinda Iran,in durumu Irak,la iliskiler Israil-Arap catismasi merkezli Filistin sorunu ve Kibris meselesi de yer alacak Gorusmelerde Turkiyenin ic politikasi kapsaminda yer alan Kurd sorunu ile Ermeni sorunu da yer alacak.

Turkiye,nin Eylul ayinda Ermenistan,da yapilacak NATO tatbikati icin Ermenistan ile iliskilerde gostermelik yumusama belirtileri gostermesi herhangi bir cozum uretmeyecegi gibi dis politikada izlenecek taktikle ilgili gorunuyor.

Gectigimiz yakin tarihte Kafkas ulkelerini dolasan ABD disisleri bakani.nin Turkiye,yi ziyaret etmeyisi dikkati cekmisti.

Ismail Besikci ve Kurdistan

Ismail Besikci,nin adi yazildiginda dogrudan akla "Kurd Sorunu" gelir.Akademik kariyerini yasadigi ulkenin insanlarina adadi.Kurdler uzerine arastirmalar yapti,eserler verdi.
Besikci Hoca,ninyazdigi 36 kitaptan 32,si Turkiye de yasaklandi.
Yasaklayacaklarina acip okusalardi,belki bugun"kurd Sorunu diye kanli cikmaz sokagin daralan kaldirimlarinda zaman kayboluyor olmiyabilirdi.

Okumuyiorlar,okutmuyorlar,ders calismiyorlar,calisanlari da cezalandiriyorlar!
Ismail Besikci sadece yazdigi kitaplar yuzunden 17 yil hapis yatti.

Besikci gibi dusunce özgurlugu magduru olan,Prof.Dr.Fikret Baskaya yazdigi Pradigmanin iflasi adli kitabi yuzunden ceazaevine girecegi su anda kendisiyle bir soylesi yapmistim.

Baskaya"biz bilim adamiyiz"tespitlerimizi yapariz,toplumla paylasiriz"demisti.Tipki doktorlar gibi kontroller sonunda bedende kanser hastaligi var diyoruz.Inanirsin tedaviye baslarsin,inanmazsan baska bir doktora gidersin,baska kontroller yaptirirsin.Ama teshis koydu diye doktoru hapse atarmisin?

Bilim adamlari insanlarin sosyoloji alaninda akademik calismalar yaptiklari icin cezaevlerine konulan unuversite hocalarinin basina gelenleri anlamakta zorluk cekiyorlarmis!
Ilkel bir bakis acisi degil mi?
Hastaligi iylestirmek yerine doktoru ortadan kaldirmayi"yontem" olarak benimsemis olmak.

Turkiye bu cagdisi davranis bicimini devlet modeli olarak benimsemis ve inatla surduruyor.Artik o gunler geride kalmis diyecegiz,ama öyle bir durum yok.

Ismail Besikci,yine Kurd Sorunu uzerine kaleme aldigi bir makale yuzunden hapis cezasi tehdidiyle yargilöaniyor.

Dunya donuyor dedigi icin Engizisyon Mahkemesi,nde yargilanan Galilei Galileo dan hicbir farki yok! Galileo,nun kitabini yasaklayan Kutsal Engizisyon,1633 te onu muebbet hapse mahkum etti.Bu önleme ragmen bilindigi uzere dunya dönmeye devam ediyor.

Ismail Besikci,yi 17 yil hapste tutanlarin anlamadiklari gercek su:
Dunya nasil donuyorsa,Kurd Sorunu da varligini koruyor,genisliyor,gelisiyor,boyut degistiriyor.Ama bu konuyla kafa yoran akademisyenleri hapse atmakla sorun cozulmuyor.

Eger Besikci,yi okusalardi Kara Kuvvetleri komutani Aytac Yalman,in buyuk bir ictenlikle itiraf ettigi Guneydogu"daki Kurd Gercegi hakkindaki sozlerine saskinlikla bakmazdik General Yalman ,Milliyet,den Fikret Bila,ya(Komutanlar Cephesi Kitabi)aynen soyle dedi:

-Kulturel hareketleri bile ayaklanma olarak algiliyorduk!Cunku yatisme tarzimiz boyle...
Aytac Pasa bunun yanlis oldugunu kabul ediyor,ama ekekli olduktan sonra...

Ameliyat masasinda hastayi olduren acemi doktor misali.
Boyle Sonradan algilayacagimiza zamaninda deseniz olmaz mi?Okumiyanlar da var.

-Ismail Besaikci,nin Cagdas Hukukcular dernegi istanbul Subesi yayin organi "Hukuk ve Toplum" dergisine yazdigi ulusalarin gelecegini tayin hakki ve Kurdler baslikli makalesini okuyan Istanbul Cumhuriyet bassavcisi Hakan Karaali,Besikci,nin yazisiyla PKK propagandasi yaptigina karar vererek ceza istemli dava acti.

Boylece Turkiye,yi zaman tuneline sokup 1633,lerdeki Avrupoa,nin yanina koydu.
Ismail Hoca 28 Temmuz 2010 carsamba gunu saat 09.10 da Istanbul 11.Agir Ceza Mahkemesi,nde derginin yaziisleri muduru Avukat Zeycan Balci Gimseli ile birlikte yargilanacak.

Mahkemenin karari ne olursa olsun sonuc degismeyecek.
Ismail Besikci tezleri ve Kurd Sorunu gercektir.

vrijdag 23 juli 2010

K.C.Wordpress

K.C.Wordpress
The World Congrees for Middle Eastern Studies (WOCOMES)will take place in Bercelona next month.Held every four years,WOCOMES bring together,tousands of Middle East academics and expert from aroun the world.

At this 3.rd WOCOMES gathering(19-24 July) there wil be several Kurdish-focused panels with some real powerhouses in Kurdish studies,including Amir Hassanpour,Javel Klein,Jordi tajel and Abbas weli.

WOCOMES will also feature a film festival and book fair.Don,t miss this event if you`´re in this area.

Below are four Kurdish-Focused panels from the online shedule.

-Paece in Turkey?The PKK,the AKP and neaw Approaches to the Kurdish issue Tuesday,20 July2,4,3p.m.

-Making the Nation performing stateness,kurdish Media in kurdistan and in the Diaspora.Tuesday,20 July,5-7.p.m

-Studying Kurdistan,Wednasday,21 July,9-11 a.m

-No friends but the mountains,representations of the Kurdishand the politics of the Kurdish Studies.Thursday,22 July,9-11,a.m

Source:Kurdistan commentary.wordpress.com

12 EYLUL YASASI

Gecen gunlerde anayasa mahkemesi aldigi kararla anayasa referandumunun yolunu acti.CHP nin basvurusuba ikili bir cevap veren anayasa mahkemesinin karari hukumet tarafindan sert elestirilere maruz kaldi.

Yillardir tartisma konusu olan anayasa degisikligini iceren referandum icin siyasal partiler arasinda diyalog ve tartismalar suruyor.bu tartismaya sivil toplum orgutleri de katilacak.Anayasa referandumunun 12 Eylul tarihinde yapilacak olmasi tartismalarin eskilere yani anayasayi yapanlara yonelik acilim yapilmasi acisindan onem tasiyor.bilindigi gibi 12 Eylul,de darbeyle iktidara gelen generaller kurmus olduklari danisma meclisi araciligiyla anayasa hazirlatmis,bu anayasa referanduma sunulmus referandumda yuksek oranda kabul oyu alinmasiyla birlikte kenan Evren,de cumhurbaskani secilmisti.

12 Eylul de referanduma sunulacak olan anayasa degisikligini iceren paket kabul edilirse 12 Eylul anayasasini yaptiranlarla ilgili gecici 15.maddenin kalkamsiyla birlikte darbeci generallerin eylemleri sorusturulacak.Gecici 15. maddesiyle birlikte degisiklikte bazi maddelerde yer aliyor,nevarki bu degisiklikte kurdler ile ilgili herhangi bir madde yer almiyor.Bu durum Kurdler arasinda yani bir bolunme isareti veriyor.

12 Eylul anayasa referandumu ile ilgili calismalar surerken AKP genel baskani R.T.Erdogan Chp,,BBP ve SP,ye gorusmek icin mektup gonderirken mecliste gurubu olan BDP ve MHP,ye herhangi bir gorusma talebinde bulunmadi.Bu durum anayasa degisikligi onerisini yapan AKP,nin referandumda izleyecegi taktigin isaretini veriyor.

Bilindigi gibi CHP ile AKP arasinda iliskiler Baykal ekibinin tasfiyesiyle birlikte kismi de olsa bir yumusama egilimine girmisti.Ayrica CHP,nin MHP ile birlikte ittifaki zayiflamisti.AKP izleyecegi yeni taktikle ana muhalefet partisiyle yaklasirken diger partilerle uzaklasmasi bir bakima merkezci rol oynameya calisiyor.Sozumone Turkiye,nin onundeki engelleri asip demokratik acilim calismalarina devam edecegi mesajini veriyor.

Kurdler ve kurdistan acisindan anayasa referandumu bir yonuyle gecmisle hesaplasmayi icerirken diger yonuylede kurdler arasinda aldatma ve bolunmeyi derinlestirmeyi hedfliyor.Kurdlere yakin duran politik partilerden Hak-Par ve KADEK referandumda evet oyunu kullanacagini belirtirken PKK,ya yakin durdugu soylenen BDP ise;referandumda hayir oyu kullanacagini acikladi.

Evet ve Hayir oylari bir bakima Kurdler arasinda yeni bir tartisma surecine isaret ederken,diger yandan gerilimli bir ortama isaret ediyor.Bu ortami saglayan hic kuskusuz AKP hukumetinin Kurdleri bolma siyasetidir.Daha once yapmis oldugu aciklamada Kurdistan,i isaret ederekten bir biz birde BDP var demisti.

Simdiki durumda soruna anayasa referandumu acisindan bakarken gecici uzlasma siyasetinin yaninda birde Turk devleti,ne karsi yurutulen bir silahli mucadele boyutu var.Bu boyut da bu mucadeleyi yok saymak ve red etmek hickuskusuz buyuk bir yanilgi.Eger 1963 yilinda irak Kurdistan,inda ateskes ve baris gorusmelerini dikate alirsak burada taktik plandaki sorunun yillarca suren bir catismaya neden oldugunu goruruz.

Bilindigi gibi Celal Talabani ve arkadaslari KDP yonetimindeki barzani,yi ateskes nedeniyle Kurdistan,i bir kilo portakal ve elmaya satmakla suclamisti.Bu suclamnin ardindan devreye giren Bagdad Yonetimi iki guc arasindaki catismayi derinlestirmeye calismisti ve bunda da onemli olcude basarili olmustu.Kisacasi PKK.nin tasfiyesi uzerine kurulmus bir politika ulusal duyarlilikla uyusmuyor.

Eger refeandumda Bingol,den Diyarbakir,a nazaran daha fazla evet oyu cikarsa bu Bingol,de demokrasi ve ulusalligin daha fazla geliskin olduguna isaret etmiyor.Bilindigi gibi 12 Eyluyl anayasasina karsi kurdistan da en fazla oy Bingol,den cikmisti.

donderdag 15 juli 2010

Mewla Benavî

Artık askeri darbe olmadan Ergenekon hakimiyet sağlayamaz
Mewla Benavî
Benavime@hotmail.com

Türkiye'de durum geri dönülmez bir noktaya ulaşmış bulunuyor. Artık askeri bir darbe ve yüzbinlerce kişinin yakalanması, binlerce hatta onbinlerce kişinin idam edilmesi, öldürülmesi olmadan, Türkiye eski haline gelemez. HSYK, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı sadece işi geciktirmektir.

Erzincan savcısı'nın Ergenekon bağlamında yakalanması ve sonrasında meydana gelen olaylar, Türkiye'de geçici bir krize neden oldu. Fakat bu kriz geçicidir ve Ergenekon bu işten çok zararlı da çıkabilir.

Zaten olayın gelişmesine bakılırsa, Ergenekon meselesinde artık muvvazaf general ve amirallerin ifadesi alınıyor. Kimi analistlere göre, HSYK'nin Erzurum savcılarını görevden alması ve Yargıtay savcısının tekrar AKP'yi kapatma amaçlı soruşturma başlatma sinyali; amirallerin, 3. ordu komutanı Saldıray Berk'in-garip bir isim, hiç te isme benzemiyor-ifadeye çağrılması HSYK'nin Erzurum'da özel görevli savcıları özel görevden men etmeye neden olmuş.

Ama gelişmelere bakılırsa bu olayın varacağı nokta bu veya benzer bir durumdur.

Türkiye'nin demokratikleşmesi önünde en önemli engellerden bir tanesi, 12 Eylül anyasası ve daha sonraki askeri hakimiyet esasına göre düzenlenen hukuksuzluk kurumlarıdır.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve HSYK (Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu), Ergenekon'un dayandığı nizamın temel taşlarındandır. Bu kurumlara dokunulmadan, Türkiye demokratikleşemez. Çünkü 12 Eylül hukuksuzluğu, hakimiyetinin bekası için her kurumu diğeri üzerinde bir kontrol mekanizması şeklinde örgütlemiştir.

Mesela bir ilçenin savcısı Cuhurbaşkanı, Başbakan veya herhangi bir siyasetçi hakında mahkeme açabilir ve hatta görevden azledebilir. Hakim ve savcıların atanması da güya adalet namına, yürütmeden bağımsızlaştırılmıştır.

Asker kişiler sivil hukuka tabi olmadığı için zaten bu hukuktan etkilenmiyor. Askerin emir komutaya göre işleyen kendine has bir “hukuku” var. Onların işlerine siviller zaten karışamaz.

Yani Anyasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay, HSYK vb kurumlar sadece siviller için işliyor ve hep askerin elinde sivillere karşı kullanıldı. Şemdinli savcısının görevden alınması bunun açık bir örneğidir.

Bu durum Türk devleti'nin kuruluş felsefesine de oldukça uygundur

Çünkü Türk devleti Türkiye olarak adlandırılan coğrfya'da yaşayan milletlerin iradesine karşı kuruldu. Askerin süngüsü ile kuruldu. Türk resmi tarihinin yalan iddialarının tersine, yabancı hiçbir güce karşı savaş olmadan kuruldu. Yabancıların desteği ile Türkiye halk ve milletlerine karşı kıyım uygulanarak kuruldu.

O zaman toplum içerisinde ne kadar kopuk, ipsiz, berduş, halk düşmanı insan varsa bu devletin büyükleri oldular. Daha sonraki devlet kadrolarını yetiştirme okulları ve askeri okullar halka düşmanlık esasına göre eğitim verdiler ve devlet kadrosu olmak için halk düşmanı olmak şart oldu. Halk düşmanı oldular.

Kemalizm denilen şey; bu durumun en açık ifadesidir. Şimdi artık bu nizam işlemiyor ve halk düşmanı bu kesim tasfiye oluyor.

Halk düşmanı bu gurup ve kurumlar da hakimiyetlerini kaybetmemek için direniyorlar, ama nafile bir direniştir.

Türkiye'nin insanlık düşmanı bu kurumları, gereğinden fazla yaşadı, gücünden fazla güce sahip oldu. 20 yıl önce yıkılması gerekliydi. Yıkımladı. Şimdi yıkılıyor.

Halk düşmanı bu nizamın ayakta kalabilmesi için dış destek gerekliydi. Nasılki kuruluş dış desteye dayandı ise, yaşaması da dış desteye bağlıydı.

ABD'nin 2003 yılında, Ortadoğu'da başlattığı demokratikleştirme operasyonu bu nizamın yıkılmasını sağlayan en önemli etken oldu. Bazı kemalist olmayan Türk yazarları'nın da iddiası; ABD'nin Irak savaşında, Afganistan savaşında başarısız olduğudur.

Sonuçlara baktığımız zaman, tam tersi bir durum görüyoruz. Türkiye'de esmeye başlayan demokratik havanın en birinci nedeni ABD'nin yeni politikası ve Saddam rejimini yıkmasıdır. Zaten Ergenekon da bunu böyle anladığı için ABD'ye düşmanlık etmekten geri kalmadı. Türk Ergenekon'u Irak'ta ABD'ye karşı savaştı ve yenildi. Ordaki yenilgiden sonra Türkiye'de de yenildi.

Türkiye'deki iç gelişmeler de Ergenekon'un hakimiyetini engelleyebilir bir durumdadır. Siyasi, ekonomik, askeri, ideolojik olarak ta bu böyledir. Ergenekon ve darbe sever güçlerin kitle tabanı yok. Rüşvet ve korku ile etrafında topladıkları kitleler hala meseleyi anlamamışlar.

Türk medyası'nın bir kısmı ve servetlerini halk düşmanlığı ile elde eden bazı zengin Türk şirketleri, kitlelerin durumu açık anlamalarını engelliyor. Fakat herşeye rağmen, Türkiye'de askeri darbeye evet diyecek güçler çok azdır.

AKP'ye karşı olan güçler, fikirler olabilir, ama askeri darbeyi onaylayacak çok az sayıda insan olur. Bu böyle olduğu için, çeşitli planlar ile darbe temelini hazırlamaya çalışıyorlar, fakat onu da başaramıyorlar.

Darbeci kadroların durumu

Ergenekoncu takımdan tek bir kişi siyasi savunma yapmadı. Karıları'nın esiri “kahraman” generaller; hasta raporları ve çeşitli bahane va yalanlar ile hapishanden, mahkemeden kurtulma çarelerini aradılar. Kimi kilo kaybetti, kimi hafıza kaybetti, çoğu ar ve şeref kaybetti.

İşte bu türden kadrolar ile ancak dış destekli darbe yapılırdı. Dış destek olmadığı zaman da hepsi döküldü. Utanmadan lüks otel sayılabilecek hapishanelerden şikayetçi oldular.

İşte bu zavallı ergenekon kadroları, Türkiye ile İsrail arasındaki çelişkelere bel bağladılar, Türkiye'nin Rusya ile ilişki kurmasının, AKP hükümetinin düşüşüne neden olabileceğini düşündüler. Öyle salakça çaresizlik içine düştüler ki, kendilerinin AKP'ye karşı kullandıkları argümanlardan dolayı, AKP ile ABD'nin arasının bozulacağını düşündüler.

Mesela Türkiye'nin NATO'dan çıkmasını savunanlar (Tuncer Kılınç, Hurşit Tolun, Doğu Pernçek ve diğer Ergenekoncuların konuşmalarına bakılabilir) kendileri idi. Ama AKP'nin 'eksen kayması' yaptığını propaganda ederek, ABD ile arasını açmaya çalıştılar.

Ama ne olursa olsun, artık geri dönülmez bir noktaya varılmış. Türkiye eski Türkiye olmaz ve devletin yeniden yapılanması gerekiyor.

Kurulacak yeni devletin nasıl olacağı da çok kolay belli olmaz.

Ortadoğu ve dünyadaki güç dengelerine göre ayarlanacak.

Devlet'in nereye hakim olacağı da belli değil.

Tabii buna hayıflanarak, demokratikleşme sürecini geciktirmeye çalışmak sadece gericilik değil, akılsızlıktır da.

Çünkü demokratikleşmenin gecikmesi veya engellenmesi kurulacak olan yeni devletin; sınrılarını genişletmiyor, sabitleştirmiyor. Tersine daraltıyor ve belki yok ediyor.

Onun için Türkiye'nin birliğini ve varlığını savunanların, demokratikleşme sürecine daha fazla destek vermeleri gerekiyor. Çok hızlı bir demokratikleşme sürecine yardımcı olmaları gerekiyor.

info@kerkuk-kurdistan.com

Hatip Dicle’nin ihbarı işe yaramadı
KK-Haber
info@kerkuk-kurdistan.com

DIYARBEKIR, 17/2 2010 — Hatip Dicle’nin AKP’yi ihbar etmesi, kendisi ve arkadaşları için iyi bir sonuç doğurmadı. Türkiye’de artık Ergenekon hakim değil. Ya bu basit gelişmeyi görmüyorlar, ya da Ergenekon’un parçasıdırlar. Her iki durumda da zararlı çıkacakları bellidir.

Apocular Türk devleti’nin kirli örgütleri ile iç-içe, kol-kola çalıştılar. Devlet istediği zaman hepsinin “ipliğini pazara” çıkarabilir ve söyleyecekleri olmadığı gibi, yapacakları bir şey de yok.

PKK Türk devlet’inin kucağında büyüyen bir harekettir. 1999 sonrasında ise aleni olarak devlet ile iç-içe çalışmıştır. Gerçi liderleri, Abdullah Öcalan, başından beri devlet’e rağmen bir şey yapamayacağını anladığını ve onun için de devlet ile çalıştığını defalarca ittiraf etmiştir, ama sokaklara saldıkları Kürt’lerin önemli bir kısmı, olayı böyle görmüyor. Ya da görmek istemiyor.

Türk devleti hala apocu’ların üzerini tamamen çizmediği için, sınırlı bir şekilde hareket edebiliyorlar. Ama gelişmelere bakılırsa, devlet ister-istemez apocular’ın üzerini çizmek zorunda kalacaktır. Çünkü apocular ile değişen Türkiye uyuşmuyor, uyuşamıyor.

PKK için ideal ortam, Ergenekon’un hakim olduğu ortamdı. Kürt’ler zarar görüyordu, ama PKK güçleniyordu, Ergenekon güçleniyordu.

ABD’nin Türk devletine, sivil Kürtler’e karşı silah kullanma yasağı sonrasında, ne PKK ne Ergenekon rahat yüzü görmedi. PKK Kürt’ler ile ilintili olduğu için, süreci daha geç yaşamaya başladı. Ama kaderleri Ergenekon ile bir gibidir.

Mesela Hatip Dicle’nin ihbarcılık yaptığı olaya bakalım.

Ergenekon ve devamı olan güçler; CHP, eski solcuların bir kısmı, MHP, kemalist ve ülkücüler başından beri “Habur Girişi” meselesini kullanmaya çalıştı. Habur girşinin bir anlaşma olduğunu ve terör örgütü ile bir anlaşma olduğunu söylediler. Hatip Dicle’nin ihbarı; CHP için fırsat oldu ve meclise taşımaya karar verdiler.

CHP gensorusu AKP için önemli bir sonuç doğurmaz. Ama Hatip Dicle’nin yaptığı ihbar, kendisi ve arkadaşları için olumsuz sonuçlara neden olabilir.

Nitekim hem kendisi hem de ‘Habur Girişi’ni yapan 17 kişi için yeniden mahkeme süreci başlatıldı ve büyük bir ihtimal ile hapis ile sonuçlanacak.

Bu sefer arkalarında uluslararası desteği bulmaları da oldukça zor. Çünkü sürece ters hareket edenler kendileri. Uluslar arası kamu ile köprüleri çoktan attılar, süreci düzgün okumadılar ve Ergenekon ile birlikte hareket ettiler. Apocu Internet siteleri ile Ergenkon siteleri nerdeyse aynı haber ve değerlendirmeleri yapıyor.

Her şeylerini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesin’in “samimi ittirafçı” olarak kabul ettiği, Abdullah Öcalan’a feda ettiler. Bunun da bir bedeli var ve o bedeli seve seve ödüyorlar.

Kürt kamuoyunun bildiği ve kimsenin fazla ilişmek istemediği diğer bir nokta da, KCK/TM’nin Osman Baydemir’e ceza vermesinin deşifre edilmesi ile daha belirgin hale geldi.

Türk medyasına “sızdırılan” bir ortam dinleme kasetinde geçen konuşmalara göre, Diyarbekir Belediyesinde çalışan temizlik işçisi, Ümit Aydın ve görevli Seda Akbaş Can, alınan kararı kendisine bildiriyor. Osman Baydemir’e verilen hafifletilmiş ceza, uyarı cezasıdır ve ‘Sayın Abdullah Öcalan’ kampanyasına katılmadığı—kampanya’da Sayın Öcalan imzaya açılmış’tı ve Osman Baydemir’in imzalamadığı anlaşılmış— için cezalandırılmış.

KCK iddianamesinde de olay anlatılıyor, ancak Osman Baydemir X olarak geçiyor.

KCK iddinamesini okuyanlar, devletin apocuları, iddiname sürecinde de, ne kadar kuruduğunu, Kürtler’den kuruduğunu görür.

İddianamamede apocular’ı Kürtler’e karşı zor durumda bırakacak hiçbir şey yazılmıyor. Ya noktalar şeklinde geçiyor, ya da hiç geçmiyor. Yani KCK iddianmesi denilen şey aslında, apocuları gizleme, kullama iddinamesidir.

Fakat devletin elinde onlar ile ilgili her şey var ve gerekli gördükleri zaman meydana çıkarabilirler.

İşte Osman Baydemir ile ilgili deşifre edilen ortam dinlemesi, bunlardan bir tanesidir ve büyük bir ihtimal ile devamı olacak.

Zaten apocu takım, sadece Kürtler’den gizlendi, devlet’ten gizlenmek gibi bir dertleri olmadı. Serok dedikleri adam, gizlenmiyor ve Türk genelkurmayın direktifi ile çalışıyorsa, alttakiler’in gizlenmeye hiç gerekleri olmaz.

Onlar da gizlenmediler. Herşeyi devletin gözleri önünde yaptılar ve bu devletin bir gün kendilerine karşı kullanabileceğini hesap edemediler.

Türk devleti değişmek zorunda kaldı ama apocular değişmedi ve devam ettiler. Değişen duruma ayak uyduramadılar ve serokları’nın birkaç göbekten bağlı olduğu güçlere karşı tavır alamadılar.

Onu için de Hatip Dicle’nin yaptığı ihbar ‘deşifre’ sürecini de hızlandırabilir.

donderdag 1 juli 2010

KURDISH MEDIA:AGIRÎ:http://www.kurdistanmedia.com-AMÎDA:http://www.amidakurd.com-AMUDÊ:http://www.amude.net-AVESTA KURD:http://www.avestakurd.net-AZADIYA WELAT:http://www.azadiyawelat.com-BÎRNEBÛN:http://www.birnebun.com-CELADET ALÎ BEDIRXAN:http://www.celadet.de-DEMA NÛ:http://www.demanu.com.tr-DENGÊ AMERÎKA'YÊ:http://www.voanews.com/kurdi/-DENGÊ BOTAN:http://www.dengebotan.com-DENGÊ ÊZÎDIYAN:http://www.yezidi.org-DENGÊ KURDISTAN:http://www.kurdistan.nu-DIYARNAME:http://www.diyarname.com-DIYARBEKIR-NET:http://www.diyarbekir.net/cgi-bin/index.pl?mod=news-DIYARBAKIR SÖZ:http://www.diyarbakirsoz.com-DİYARBEKİR ZİNDANI:http://www.diyarbakirzindani.com-Efrîn-NET:http://www.efrin.net-AJANSA NÛÇEYAN A FIRATÊ:http://www.firatnews.com-GELAWEJ:http://www.gelawej.org-HAWAR DENGÛBAS:http://www.hawardengubas.com-HEMDEM:http://www.hemdem.com-KOMKAR:http://www.komkar.org-KURD INFO:http://www.kurdinfo.com-KURDISTAN INFO:http://www.kurdistaninfo.de-KURDISTAN INFORMATION:http://www.kurdishpoint.com/start/-KURDISTAN LINK HOTELL:http://www.kurdistan4all.com-KURDISTAN MEDIA:http://www.kurdistanmedia.com-KURDISTAN-POST:http://www.kurdistan-post.com-LOTIKXANE:http://www.lotikxane.com-MALA ÊZDIYAN:http://www.malaezdiyan.com-MALA ME:http://www.malame.org-MALPERA KURDÊN KIRŞEHÎR'Ê:http://www.mifikan.com-MEHNAME:http://welcome.to/mehname-MHA NEWS:http://www.mhanews.net-NASNAME:http://www.nasname.com-NAVENDÎ CHAK:http://www.nawandihalabja.com-NAVKURD:http://www.navkurd.net-NEFEL:http://www.nefel.com-NERÎNA-NAVEND:http://www.nerina-navend.org-NETKURD:http://www.netkurd.com-NEWROZ.COM:http://www.newroz.com-PENA KURD:http://www.pen-kurd.org-PEYAMNER:http://peyamner.com-PEYXAMhttp://www.peyxam.de-PEYV (GOVAR):http://www.eduhok.net/peyv/-PRESS KURD:http://www.presskurd.com-PUK MEDIA:http://www.pukmedia.com-ROJEV:http://www.rojev.com-ROJHELAT:http://www.rojhilat.net-ROJNAME:http://www.rojname.com/index.kurd-SERXWEBUN:http://www.serxwebun.com-SERWEXT:http://www.serwext.com-TIRÊJ:http://www.tirej.com-YENİ ÖZGÜR POLİTİKA:http://www.yeniozgurpolitika.org-KDP WORLD NEWSPAPER:http://www.kdp.pp.se/world_newspaper.html-WORLD NEWS NETWORK:http://www.worldnews.com-ZANIN:http://www.zaninonline.org-XEBAT:http://www.xebat.orgTURKISH MEDIA:AKSİYON:http://www.aksiyon.com.tr-AMERİKA'NIN SESİ:http://www.voanews.com/turkish/-BBC TURKISH:http://www.bbc.co.uk/turkish/-BIA-NET:http://www.bianet.org/index_root.htm-BİRGÜN:http://www.birgun.net-CNN TURKISH:http://www.cnnturk.com-DEUTSCHE WELLE TURKISH:http://www2.dw-world.de/turkish/-EVRENSEL:http://www.evrensel.net-HABER 7:http://www.haber7.com-HÜRRİYET:http://www.hurriyet.com.tr-GAZETEM-NET:http://www.gazetem.net-GAZETE OKU:http://www.gazeteoku.com-MİLLİYET:http://www.milliyet.com.tr-MYNET-HABER:http://haber.mynet.com-NTVMSNBC TURKISH:http://www.ntvmsnbc.com/news-RADIKAL:http://www.radikal.com.tr-REFERANS:http://www.referansgazetesi.com-TEMPO DERGİSİ:http://www.tempodergisi.com.tr-ZAMAN:http://www.zaman.com.tr-UNIVERSITY:UNIVERSITY OF SULAIMANI:http://www.univsul.com-UNIVERSITY OF DOHUK:http://www.uni-dohuk.net-SALAHADDIN UNIVERSITY:http://www.usalah.org-KURDISH ACADEMIC NETWORK:http://www.kurdish-academic.net-PHOTO SITE:PHOTO KURDISTAN:http://zmuse.photosite.com/Photo-kurdistan-azizsafti/-RADYO - TV:KURD-SAT:http://www.kurdsat.org/new/-KURDISTAN TV:http://www.kurdistan.tv-ROJ TV:http://www.roj.tv-RADYO AŞTÎ:http://www.radioasti.com-RADYO ZAYELE:http://www.sr.se/rs/red/ind_kur.htmlSTRAN - MUSÎK:BLEND:http://www2.blendonline.com/home.asp-DLER:http://www.dleronline.com-HASSEN ZÎREK:http://www.geocities.com/ziraksongs/-HUNERNAME:http://www.hunername.tk-KAMKAR:http://www.kamkars.net-KURDISH MUSIC:http://www.kdp.pp.se/music/index.html-KURDISH MUSIC SHOP:http://www.kurdistanshop.com/music.htm-TEY-LO:http://www.teylo.com

dinsdag 29 juni 2010

Kurdish Canadia Action

Kurdish Canadia Action

We ask that you submit the petition below to Prime Minister Stephan Herper so that these issues can be raised at the G-20 Summit in ,Toronto on june 26-27,2010.


The Right Honorable Steven Harper Prime Minister Governement of Canada

As you know,minorities and people of differant faith are still being mistreated in Turkey.More than twenty million Kurds as well as other minorities one not recognized and are not free to preserve their language and culture.

The oppression and mistread of Kurds cuset an armed opposition in 1984.Six times inconditional ceasefires were invited by the Kurds during the post eighteen years, with hopes of encouraging the governement to find peaceful solution of the kurdish ussue.Turkey`s denial and unwillgers to resolve the conflict has heightened tensions and left the region powerty deteriotion.

Since the March 29,2009 municipal elections,Turkish Governement officials arrested over one tousend five hudred elected Kurdish representatives,mayors,intellectuels and humamnrights activists.They have been in jail without due diligence or trial.

-As unacceptable as it is,four hundred and four kurdish children killed by the Turkish military and police since 1993 and today,about three tousend Kurdish children(aged 6 to 17)are in jail.
-Unjustifiably,these children are being threated as addults and charged with the terrorismen.many of them sentenced to jail terms of up twenty-five years.Just for being,at demonstrations with their families.The punishment in not acceptable in civilized nations.Instead of being in schools and plandgrounds,these children are kept in jails.The Turkish Prime Miister Recep Tayyib Erdogan remain silent for the crimes that his governement continues to commit against Kurdish childrens.The Turkish Prime minister`s silence was never been challenged on the world stage.
-On a concernend citiziens,I am asking that you use the opportunity of the G-20 Summit agenda by raising the following isssues.
-Immediate realese of Kurdish children from jails and assistance for them to schools.
-Immediate release of detained mayors,elected officials and humanrights activits.
-Recognition of the Kurds in the constitution
-Guarente the rights and fredoms of all minorities,includens protection to practica one`s faith,and
-Ending military operations,protecting the innocent children,and finding a peaceful solution to the Kurdish conflict.
-I would like to think in advence four your cosideration.I look forward to seeng you present the concerns of the Canadian Citizens as expressed above at the G-20 Summit.

Info@g20humanrights.com

Turkiye Cumhurbaskani A.Gul,un acil kodlu cagrisi uzerine toplanan zirveden bos onlemler paketi cikti.

Turkiye Cumhurbaskani A.Gul,un acil kodlu cagrisi uzerine toplanan zirveden bos onlemler paketi cikti.

Gecen gunlerde PKK,ya bagli HPG gerillalari tarafindan Semdinli,deki Gediktepe askeri karakoluna yapilan baskinin ardindan,yapilan Van,daki catismada olen askerler icin yapilan resmi torene basbakan erdogan ile genelkurmay baskani Ilker Basbug beraberce katilmisti.
Cankaya,daki zirveye Canakkale,deki NATO toplantisi nedeniyle katilamiyan Basbug orada verdigi mesajda Gedikpasa karakolunda olen askerleri birinci dunya savasinda olen Canakkale,deki Askerlere benzetmisti.

Bu benzetme bir bakima Turk ordusunun savasta iken arkadan vuruldugu bir senaryo,ya benzetiliyor.Yani bu eylemleri yapanlar distaki dusmanlarin planlarinin bir sonucudur seklinde sozde bir belirleme yapiliyor.

Gectigimiz ayin sonlarinda patlak veren Gazze krizi,nin tartismalarinin surdugu bir donemde gercektirilen bu eylemle birlikte Turkiye,de gundem tekrar Kurd Sorunu uzerinde tatismanin one cikmasina neden oldu.

Gundemdeki yer degisimiyle birlikte AKP hukumeti tarafindan yapilan Kurd acilimi uzerine tertismalar yeniden alevlendi.Ozellikle muhalefet partileri olan bu gelismeyi acilimla ilgiendirmeye devam etmesi ayrica MHP,nin olaganustu hal ilan istemi Turkiye,de gerilim politikasinin yukselmesine neden oldu.

Bu acilima en sert tavir alanlardan CHP,nin artik sorunla ilgili bir tartisma icerisine girmesi kacinilmaz gorunuyor.Bugun bir aciklama yapan basbakan Erdogan muhalefet partilerinden acilima destek isterken CHP,ye 1989 yilinda hazirlanmis raporu sordu.Diger bir muhalefet partisi olan BDP sorunun cozulmesi icin PKK,nin taraf gorulmesi ve muhatap alinmasi yonundeki goruslerini daha da net bir sekilde ifade etmeye basladigi dikkati cekiyor.

Cumhurbaskani A.Gul,un baskanlik ettigi zirvede alinan kararlardan anlasildigi kadariyla eski politika surdurulmeye calisilacak.Kurd Sorunu ile PKK Sorunu ayridir.PKK eylemlilikleri bir terror eylemidir sekildeki anlayisin bir sonuc getiremiyecegi seklindeki goruslerin Turk basininda yer almasi yeni bir gelismeye isaret ediyor.

Daha once sorunu dis kaynakli goren ve bu nedenle MGK tarafindan Disislerine havele edilen sorumluluk daha sonra sozde acilimla birlikte icisleri bakanligina ve devlet bakani Cemil Cicek,e havale edilmisti.Icisleri bakanligi sorunla ilgili bir mustesarlik kurdu.Bu mustesarligin basina getirilen eski Istanbul valisi koordinasyon ve istihbarat agirlikli calismalarina oncelik verdidini daha once aciklamisti.Her zaman oldugu gibi bu kez alinan ic ve dis onlemlerden bu zirvede de bahsetti.

Bu onlemler icerisinde Guney Kurdistan,daki Federe Devletin konumu onem tasiyor.ABD Baskani G.Bush doneminde olusturulan uclu mekanizma artik yurumuyor.Gectigimiz gunlerde Ankara,da yapilmasi gereken toplanti ABD tarafindan zaman uyusmazligi nedeniyle ertelendigi aciklanmisti.Bu aciklamanin yaninda yeni bir duzenlemenin gerekliliginden bahs edilmisti.

Turkiye ile Iran ve Suriye arasinda yapilan isbirligi ve bunun Kurd boyutu Guney Kurdistan,da guvenlik acisindan bir sorun olusturuyor.Iran ve Turkiye sozde terrorizme karsi oratak dusmanlari adina Guney Kurdistan,daki yapilanmayi tehdid etmeye devam ediyorlar.

Simdiki Cumhurbaskani A.Gul 3 yil onceki bir aciklamasinda Irak Cumhurbaskani Celal Talabani,yi ve Kurdistan Bolge Baskani M.Barzani,yi eski Yogoslavya devlet baskanina benzeterek tehdid de bulunmustu.Bu tehdid uzerine simdiki ABD Disizleri Bakani H.Cilinton yaptigi aciklamada Amerikan Ordusu,nun Kurdistan,a cekilerek bolgede koruma yapmasini istemisti.

Almanya-Osmanli ittifaki,Malta surgunleri ve Dersim Soykirimi-Ali Haydar Koc.

Almanya birinci dunya savasi,nda ingiltera ve Fransa,nin somurge sinirlari icinde bulunan Kuzey Afrika,Orta-Dogu,nun bir kismi,Iran ve Hindistan hattindaki somurge bolgelerini denetim bir altina alabilmek icin,Osmanli Ittihat Terraki Yonetimi ile isbirligi yapmayi cikarlarina uygun gormustu.
Iki devleti biraraya getiren onemli siyasal faktorlerden biri de somurge sinirlari genis bir alana yayilmis nufuzlu,buyuk bir Almanya Imparatorlugu yaratmak ve sinirlari Balkanlardan,Orta-Asya,ya kadar uzanan buyuk bir Turk-Turan devleti gerceklestirme dusu idi.Ayrica Almanya,Hindistan,Kafkasya,Kuzey Afrika ve Orta-Dogu,nun bir kisminda ve diger musluman ulkelerde Osmanli halifesinin nufuzunu kullanarak,cesitli siyasal propagandalarla Ingiltere aleyhine isyanlar cikarmak amaciyla somurgeci niyeti tasiyan nufuzunu genisletme istegiydi.

Ingiltere ise,Almanya ve Osmanli ordularini Kurdistan,da sirirli tutmak siyasati izleyerek,uzak Asya,daki somurgelerini korumayi amacliyordu.Ornegin,Ingiltere,nin bu savas taktigi sonucunda,Kafkasya,Kuzey Afrika,Iran,Irak uzerinden uzak Asya,ya gonderilen Osmanli ve Almanya ordulari,Kuzey Kurdistan,in uc sinirlarini gecememisti.

Kurdistan,in onemli bir savas alani olarak secilmesi,Almanya,Osmanli ordularinin Kurdistan,da sinirli tutulma stratejisi Kurdistan,in soykirimi ve tehcir bosaltilmasi da dahil genel anlamda Kurd Ulusunu cok olumsuz bir sekilde etkilemisti.Bu durum kurdistan,da yasayan Ermeniler,Suryanileri,Yahudileri,Rumlari ve Araplari da etkilemisti.
Ornegin Ermeni ve Kurd soykirimlarinin ortaya cikmasini saglayan onemli siyasal faktorlerden biri de,uzak Asya somurgelerine ulasma stratejisiydi.

Birinci dunya savasinda,Ittihat Terraki Cemiyeti,nin bir istihbarat orgutu olarak gorulen,fakat Almanya,nin bir siyasi tasarisi olan,Teskilat-i Mahsusa"ise tamimiyla Almanya,nin cikarlarina gore yapilandirilarak,Hindistan,a kadar olan cografik alanlarda cesitli paravan orgut ve isimler adi altinda propaganda faaliyetlerini yuruterek,Osmanli halifesi adina Almanya,nin somurge siyasetine hizmet ediyordu.Ornegin Almanya tarfindan kurulan"Rauf Bey Mufrezesi"bu paravan orgutlerden biriydi.Ve faaliyet olarak da Dogu Kurdistan secilmisti.

Bazi belgelerde gecen iddialara gore,Iran,irak ve Kurdistan,in buyuk bir kisminin ittihatcilar tarafindan Almanya,ya satildigi bicimindedir.Ingiltere ise,bu siyasi durumu bolge halklari nezdinde onemli bir propaganda malzemesi olarak kullanmisti.Bu siyasi durum kurdler arasida buyuk huzursuzluklara yol acmisti.Ornegin,Almanya ve ittihatcilar tarafindan Dogu Kurdistan,dan bazi kurd asirtelerinin gocertilmesi,bu huzursuzlugun bir sonucuydu.

Osmanli ve Almanya yonetim Rusya ve ingiltere,nin Kurdistan,da kurd Asiretlerini kiskirttigi icin gocertilmesi gerektigi propagandasini yapayi uygun gormuslerdi.(Bkz.Mustafa Balcioglu,birinci dunya savasi baslarinda Romantik bir Turk-Alman projesi-Rauf Bey Mufrezesi)Ayrica bu iddiayi dogrulayan olgulardan biri de Almanya askeri atesesinin iran ve Kurdistan,da halka bol para dagitmasi,halkin gonlunu almaya calismasi ve Colmar von der Goltz ile Talat pasa tarafindan cekilen telgraflardan anlasilmaktadir(Bkz,Pomiankowski,der zussamenbruch des ottomanischen Reiches,Errinerungen am die Turkei aus der zeit des Weltkriges-1928Otto liman von sanders,funf jahre Turkei-1919).

Her ki kaynakta da dolayli olarak Iran ve irak ve kurdistan,in bir kismini kapsayan satis iddiasi dogrulanmakta,Almanya,nin Teskilat-i Mahsusa uyeleri arciligiyla yaptigi cihat propagandasi ve kurdistan uzerinden gelistirmeye calistigi somurge siyaseti ile ilgili genis bilgiler verilmektedir.

Almanya,nin Hindistan,a kadarsomurgeler olustrma siyaseti ile Ittihatcilarin Orta-Asya,ya kadar Turk-Turan imparatorlugu kurma gayasine bagli olarak,birinci dunya savasinin sonuna kadar soykirim,tehcir,gocettirme yoluyla kurdistan,in bosaltilmasi saglanmistir.

Savasin galibi Ingiltere yonetimi Osmanli sinirlarinda kendi siyasi anlayisini savunan bir yonetim ve buna bagli olarak bir siyasi kadro olusturmaya calisiyordu.1919 dan itibaren M.kemal ile yakin isbirligi icerisine giren Ingiltere Almanya,nin nufusunu sinirlayarak,onun etrafinda kendisine bagli yonetim kadrosu olusturarak 1923 surecine siyasal zemin hazirlayarak,Kurdistan devletinin kurulmasini engellemisti.
M.kemali lider pozisyonuna getirebilmek ,ve onun siyasal olarak onunu acabilmek icin savasta ve savas sonrasinda Almanya taraftarligi yapan ITC kadrolarini Divan-i harp-i orfi idare mahkemelerinde 1914-1918 arasinda gerceklestirilen Kurd soykirimi(Ermeni Soykirimi ?)ve Kurdistan,daki etnik temizligin dile getirilmesi ingiltere,nin krdlere karsi bakisina isaret ettigi gibi mustafa kemel ve etrafindaki kadrolara da siyasal guc kazandirmisti

1919.dan itibaren ingiliz taraftari bir siyaset izleyen ve ingiliz yonetimiyle isbirligi icerisinde olan m.kemal ingiltere,nin destegiyle Kurd meselesini bertraf etmek,kurdistan topraklarinin buyuk bir kismini Turklerin yasadigi bati-Anadolu topraklarina katarak Turklerin somurgesi yapmay garanti etmisti.

Birinci dunya savasi esnasinda soykirim planiyla Kurdistan,da isledikleri suclardan degil,imgiltere,nin somurge calismalarini rahatsiz ettikleri icin 1919 da Divani harp mahkemelerinde yargilanarak Malta,ye surulen ITC kadrolari ile 1935-1938 yillari arasinda Dersim Soykirimi anlayisiylazorunlu tehcire tutulan kurdleri karsilastirarak Turkiye,de siyasi malzeme olarak kullanilmasi,insani olmiyan bir siyasi olguyu karsimiza cikarmaktadir.

Turkiye Basbakani R.T.Erdogan,in Dersim surgunlerini iceren belgeleri aciklama soylemi"bir taraftan bu belgelerin siyasi malzeme olarak kullanilmasi,kurdistan,daki cesetler uzerinde siyaset yapmasi,soykirim olgusunu siyasi santajlarda kullanmasi insani bir durum degildir".Ornegin 1937-38 de yuzbinlerce kurdun soykirim yoluyla yokedilmesi/topraklarindan surulerek tehcir yollarinda olume terk edilmesi sozkonusudur.1937-1938 de Dersim,de etnik temizlik anlaminda soykirim ve insanlik sucu islenmistir.

Genelkurmay baskanligina bagli ATESE arsivinde gizli tutulan belge ve bilgilerin tarihcilere sunulmasi,Kurd tarafina teslim edilmesi sonucunda kamuoyunun daha dogru bilgilendirilecegi kanaati ve dusuncesindeyim.

ISRAIL TURKLERE DERS VERECEK- FREE KURDISTAN

Dun Turkiye,deki IHH adli sozde sivil orgutun onculugunde duzenlenen Rotamiz Gazze Yukumuz insani yardim adli eylemi gerceklestirmeye calisanlara Israil,in mudahalesi uzerine tepkiler suruyor.

Dun Turkiye,nin cagrisi uzerine toplanan BM Guvenlik konseyi topanarak konuyu gorustu.BM adina yapilan aciklamada Israil kinanirken gozaltina alinanlarin serbest birakilmasini istedi.BM Guvenlik Konseyi,nin topantisindan sonra gozler Suriye,nin cagrisiyla bugun toplanacak olan Arap Birligi toplantisina cevrildi.

Bu toplanti oncesi bir aciklama yapan Arap Birligi genel sekreteri Amr Musa yapmis oldugu aciklamada Israil mudahelsini kinamis Israil,e karsi alinacak sonraki tutum icin Arap Birligi,nin toplanacagini aciklamisti.

Arap Birligi toplantisi oncesi Misir Israil elcisini geri cekmisti ayrica FKO genel baskani Mahmud Abbas Misir,in Gazze,ye uyguladigi ambargoyu kaldirmasini istemisti.Arap Birligi uyesi olan FKO,nun Israil,i kinamasi ve eylemcileri Filistin sehitleri olarak anmasi dikkati cekti.Israil ile iliskilerin masaya yatirilmasi toplantidan konunun Islam konferansina havale edilmesi bekleniyor.

Bilindigi gibi Arap Birligi gibi Islam konferansi da Suudi Arabistan Tarafindan hazirlanan 2002 tarihli Arap-Israil-Filistin iliskilerini iceren baris planini savunuyor.IKO Genel sekreteri Ihsan Ekmeleddin de yapdigi aciklamada Israil,i kinamisti.

Islam konferansi uyesi olan Turkiye,nin Israil,e karsi genis bir cephe kurmayi savundugu bu politikayi Yeni Osmanli politikasi ile sentezlemeye calistigi biliniyor.Hatta israil ile iliskileri olamasina ragmen AKP Hukumeti,nin eski osmanli sinirlari uzerinde yapilan analizlerin bir sonucu olarak bu provakasyonn hazirlandigi soylenebilir.

Israil ile iliskileri red eden HAMAS cizgisi 1988 yilina kadar FKO tarafindan da savunulyordu
1993 te basliyan Oslo baris sureci.nin sebote edilmesini hedefleyen HAMASin arkasinda sadece Iran ve Suriye degil ayni zamanda Turkiye de bulunuyor.Hatta HAMAS,in ve Iran,in Suriye,nin uzlasmaz politikasinda en buyuk rolu oyniyanlardan biri.

Nitekim gostericilerin Filistin Bayraklarinin yaninda ellerinde Turk bayraklari ile yaptiklari gosteriler,Israil ile Gazze bolgesi sinirina yerlestirlilen Turk bayraklari bunun isareti.Ayrica bunu destekleyen Hamas liderlerinin aciklamalari bunlari kanitliyor.

Sanki Israil hukuktan anlamiyormus,dunyanin geliskin teknolojisinden yararlanamiyan geri bir ulkeymis gibi asagilik kompleksli politika uzerinden Israil,in haydutlugundan ve devlet terorizminden Erdogan liderligindeki AKP tarafindan savunuluyor.Daha gectigimiz yakin donemde Istail,li bir general once aynaya bak diyerek tutkiye,yi elestirmisti,Israil ordusunu elestirme hakkinin dunyada en son olarak Trk ordusu tarafindan yapilabilecegini soylemisti.

Bu son eylemle birlikte gundemi degistirmekte kismen basarili olan AKP,nin yonetimi ve izledigi politika nedeniyle son durumun gundeme geldigi Turkiye de tartisilmaya baslandigi soylenebilir.Daha once Ariel SHARON ve ABD Devlet baskani G.BUSH doneminde izledigi politika uzerine Wall Street gazetesinde cikan kucuk kafali Megalo-Manyak Turkler ucuncu sinif bir devlet olmak istiyorlar seklindeki yazidan sonra telesa kapilan basbakan Erdogan Israil Basbakani A.Sharon uzerinden ABD ile iliskileri duzeltmek icin arabulucu olmasini istemisti.

2007 yili sonlarinda Israil,in Gazze,ye mudahalesine karsi sert suclamalar yoneten Turkiye,nin sozde Orta-Dogu ilderligi hesaplarinin son Israil Karsi koymasiyla cikmaza girdigi hatta son Isril,in Gazze,ye yonelik Turk provakasyonun bosa cikarmasiyla Turkiye,nin burnunu kirdigi soylenebilir.Gazze uzerinden Mucahit olmak isteyen Erdogan,in bos sloganlarla meshur olan hocasi Erbakan,in Israil,in tutumu savas nedeni Islam ulkeleri geregini yapmali sozleri dikkati cekti.

Gazze eylemcilerinin bir kesimi mensup olduklari ulkelere gonderilirken Israil,in icerisinde Turklerin cok oldugu bir gurubu tutukladigi aciklaniyor.Buyuk ihtimalle Israil onlar hakkinda dava acacak.Bu dava uzerinden israil,e yonelik suclamalara cevap verecek.

Devletin Kurd ve Alevi Politikalari

Mannheim-A.Ibert/Cumhuriyet Doneminde Devletin Kurd ve Alevi Politikalari Paneli duzenlendi.

Komkar Mannheim,in 15/05/2010 de duzenledigi"Cumhuriyet Doneminde devletin Kurd ve Alevi politikalari konulu panelin konusmacilari arastirmaci yazar ve kurdolog Mehmet Bayrak ve Arastirmaci yazar Munzur Cem idi.

Konusmasina Riza Zelyut,un 8 Agustos 2007 tarihli Aksam gazetesinde yayinlanan"Alevi Kurd"yoktur.baslikli yazisindan bahsederek baslayan Mehmet Bayrak,Zelyut,un Avrupa Alevi derneklerince verilen alevilik derslerinin denetimciligini yaptigina ve dedelik kurumunun uyelerine ders vermek uzere cagrildigina dikkat cekti.

Sinevizyonla o doneme ait belge ve resimlerden orneklerle destekledigi konusmasinda Bayrak,cumhuriyet donemindeki Kurd ve Alevi politikasinda Ittihat ve Terakki gelenegine bagli kalindigini,son yuzyillik Turkiye tarihi,nin etnik arindirma ve tektiplestirme ve katliam yuzyili oldugunu;1912,den sonraki yonetimin buyuk bir bolumunun Balkan Kokenli Gayri-Turk olmasinin dikkat cekici oldugunu dile getirdi.Bu politikalar sonucu Kurdler ve Alevilerin yanisira diger geyri muslimlerin de katledildiklerini belirten Bayrak,Kocgiri,Dersim katilamlarinin devlet tarafindan planli olarak yapildiginin gunumuzde belgelerle kanitlandigina dikkat ceken Bayrak ozellikle 1930 yilinda yayinlanmis Dersim Raporu,nda Dersim,e karsi yurutulecek olan askeri hareketin acikca anlatildigini,ve hatta Dersim vurulduktan sonra hangi asiretlerin nerelere suruleceginin krokilerle belgelendigini,bu krokilerin birinin de bizzat Ataturk,un kendisi tarafindan hazirlandigini anlatti.Katliamlarin yapildigi bolgelerin Kurd ve Alevi kimliklerine vurgu yapan Bayrak,bu politikalrin hala gecerliligini korudugunun Onur Oymen,in aciklamasinin bunun en bariz kaniti oldugunu soyledi.

Daha sonra soz alan Munzur Cem Turkiye,yi yonetenlerin somurgciligi cok iyi inceledigini,insanlarin fiziksel ve zihinsel olarak nasil yok edileceklerini cok iyi ogrendiklerini soyledi.1923,deki yonetimin Ittihat Terakki,nin yeni bir asamasi oldugunu soyleyen Cem,ulkenin cogulculuk yapisinin 1924 Anayasasi ile getirilen Turk-Islam sentezi cercevesinde yokedilmeye calisildigini,devletin yeni bir Kurd Politikasi gelistirmek icin cesitli kesimlere rapor hazirlattigini gelen bu raporlar cercevesinde yokedilmeye calisildigini,Dersim,in islahinin zorunlu oldugunun,1925 sark islahat plani ile kararlastirilmis oldugunu,ancak Musul Meselesi dolaysiyla ileri bir tarihe ertelendigini soyledi.Dersim katliami,nin yasalar,kararlar ve raporlarla kanitlandigini soyleyen Cem,ozellikle 1934 Tunceli Kanunu,nun soykirimin yasal cercevesi oldugunu soyledi.devletin Alevi Politikasi,nin Alevileri yok etmek,islamlastirmak oldugunu soyleyen Cem,Alevilerin diger kesimlerle sorunu olmadigini,sorunun devletin bu politikalari oldugunu ve bu kesimlerin bugun de hala devam eden bu politikaya karsi durmalari gerektigini soyledi.Bu topraklarda yuzyillardir din motifi kullanilarak politika uretildigini,ancak mezhep bilincinin onune gecmemesi gerektigini belirtti.Cem kendisine sorulan"Bugfun ne yapilmali?" sorusuna Kurd halki,nin ozgurluge kavusmasi icin Turk Somurgeciligi,nin tasfiyesi gerekli diyerek federal yapiya vurgu yapti.Son donemlerde istemlerin bireysel haklara indirgendigini belirten Cem,sorunlarin cozumunun birlik oldugunu vurguladi.

Dort saat,ten fazla suren panelin ardindan Bayrak ve Cem okuyucularin kitaplarini imzaladilar.

Turkiye,de Hitler,e benzeyen lider Kim? ----Free kurd forumu-

Turkiye,nin yeniden yapilanmasinda onemli bir rol oyniyacak anayasa tartismalari tum hiziyla suruyor.Toplum icerisinde oldugu gibi Turkiye parlementosu,nda da yurutulen tartismalar soncta Turkiye,yi yakinda bir referanduma goturecek.

12 Eylul askeri dabesi,yle iktidara gelen gererallerin kurdugu sozde danisma meclisi tarafindan hazirlanan.gostermelik bir referandumla halka zorla kabul ettirilen bu anayasanin bazi maddeleri daha once Eski Cumhurbaskani T.Ozal tarafindan degistirilmis bu arada cuntanin partilerini kapatip siyasi yasak konunan politikacilarin durumunu referanduma goturmustu.Bu referandum sonucu yasakli politikacilar siyasal yasama yeniden geri donmuslerdi.Bu politikacilardan bazilari basbakan ve cumhurbaskani olmustu.

Bu kez referanduma goturulecek maddeler icerisinde yasaklari koyan darbecilerin yargilanmasinin onunu acacak gecici madde de yer aliyor.Eger referandumda anayasa paketine evet oyu fazla cikarsa darbeciler ve bu darbede onemli rol oynuyanlar mahkemeler tarafindan yargilanacak.

Bu yargilanma bir olcude sik,sik askeri darbelerin yapildigi ve darbecilerin yargilandigi duruma benziyor.Bu arada sunu da unutmamak lazimki latin Amerika Ulkelerinden Uruguay,da Askeri yonetim bir anayasa hazirlamis,bu anayasa refeandumda kabul edilmeyince cunta devrilmisti.

O cuntanin anayasasinin red edildigi donemde ise Turkiye,de cuntacilarin anayasasi kabul edilmisti.Bu iki ulke arasindaki demokrasi anlayisi acisindan bu gozden kacirilmamalidir.

Turkiye de devlet icerisinde kurumsal catismalardan soz ediliyor.Bu arada yarginin ve Turk Ordusu,nun degisimlere karsi durdugu gozlemleniyor.Bu degisim ve catisma parlementoya da yansiyor.Parlementoda yer alan partilerden CHP ve MHP bu degisimlere karsi duruyor.

12 Eylul darbecilerinin yargilanmasindan once gundeme gelen Ergenekon davasini etkileyecek olan bu degisiklik bir olcude derin devlet denilen cetelerin onunu kesmeyi hedfliyor.Ne varki bu degisime karsi duranlar devletin sivil fasist bir yapilanmaya dogru gittigini soyluyorlar.

Bu mantalite uzerine yogunlasan sert tartismalar gundeme ana muhalefet partisi CHP,nin lideri baykal,in Basbakan Erdogan,i Hitler,e benzetmesiyle sonuclandi.Bu benzetmeye karsilik o da Baykal,a verdigi cevapta eski cumhurbaskani,basbakan ve CHP genel baskani Ismet Inonu,yu Hitler,e benzetti.Bu benzetmesine ilginc ornekleri kaynak gosterdi.

Inonu,nun Hitler,e benzetilmesi Turkiye Cumhuriyeti,nin ve tek Parti doneminin sorgulanmasi anlamina geliyor.Ne varki Basbakan Erdogan Ismet Inonu,yu Hitler,e benzetirken Mustafa Kemal,i de savunmayi ihmal etmedi.Bu bir olcude tabu haline getirilmis Mustafa kemal,i yeniden yorumlama istegi ile baglantilidir.

Bir ara eskiden kemalizmin, sagi solu tartismasi yapilmis sahte Ataturkcu,Gercek Ataturkcu gibi kavramlar uydurulmustu.Laiklik Karsiti gosterilmeye calisilan AKP bir olcude bu sahip cikisla birlikte Laikligi gunumuz kosullarina uyarlama adina Mustafa kemel,e basvuruyor.O kaynak gosterilirken elbette onun ortaya cikarken isgalcilerin eline dusmus halife ve padisahin kurtarilmasi temasina sarilacak.Sonucta son padisahin durumu ileride gundeme getirilecek.

Anayasa tartismalari surerken bu ara yeniden AKP AB uyeligi demogojisine sarilmayi ihmal etmiyor.AKP yonetimindeki Iktidarin Turkiye,yi batidan koparma gibi iddialara cevap vermeye calisiyor.Gectigimiz yilin sonunda Turkiye Disisleri Bakani A.Davutoglu,nun organize ettigi Ankara ve Mardin,deki buyukelciler konferansinda Turkiye,nin yeni Strateji vizyonu,nu aciklamaya calismisti.AKP Hukumeti ve Disislerinin yeni Stratejik vizyonu 2023 tarihine getirmesi.Bu tarihi de Mustfa Kemal,in 100. yildonumune ayarlamasi dikkati cekiyor

Bu anayasa tartismalari devam ederken,AKP yonetimi,nin Kurdlerle ilgili herhangi bir seyi gundeme getirmemesi,bir olcude mecburiyet dayatmasi anlamina geliyor.Daha once anayasanin 15. maddesinin degistirilmesini CHP teklif etmis AKP,de bunu red etmisti,daha sonra bu maddeyi diger bazi maddelerle birlikte gundeme getirerek yeni bir taktik olusturmustu.

Bu taktigin nereye varacgi konusunda yapilan tartismalarin izleyecegi rotayi simdilik bir kenara birakirsak.Turkiye,nin Anayasa tartismalariyla birlikte kendi gecmisini de tartistigini unutmayalim.Inkar,imha ve yalan uzerine kurulmus resmi tarihin tartisilmasi demokratkilesme acisindan onem tasiyor.

Baykal,in Erdogan,i Hitler,e benzetirken onun da ben degil sensin demesini beklerken onun Inonu,yu adres gostermesi uzerine saskina dondugu soylenebilir.Bir ara Ecevit ile Demirel arasinda da bu tur tartisma yurutulmus.Bu tartismada Suleyman Demirel Ecevit,e bende seni Weimar,a benzetiyorum demisti.demirel,in bu benzetmesini yorumlayan Ecevit Demirel,i tarih bilmemekle suclamisti.Bu suclamasini Wimar,in bir sahis adi degil sehirdir diyerek belgelendirmisti.

Ismet inonu, turk resmi tarihi acisindan ikinci adam olarak kabul ediliyor.Hitler onun doneminde yasadi.Hitler Almanyasi ile Turkiye,nin iliskilerinin sorgulanmasi onemli olmakla beraber,onun Kurd direnislerini acimasizca bastirmada onemli bir rol oynadigi ve Hitler vari yaklasimlar gosterdigi inkar edilemez, Dersim soykirimi, projesi,nin bas mimarlarindan biri olan Ismet inonu ile ilgili bilgi ve belgelerin suyuzune cikacagi ve derinlesecegi kuskusuzdur.

onun bu projesine destek sunan ve kurd Sorunu,na o donemin yaklasimiyla cozum oneren CHP genel baskan yardimcisi Hitler,e benzetilmisti.Baykal,in bu benzetmeyi Erdogan,a yakistirmasi bir olcude tersine cevirmedir.Bilinc altinda Hitler Onur Oymen degil benim demek istedigi seklinde yorumlanabilir.

Turkiye,de tek ulus tek dil,tek ulke dusunceleri yeni Hitler,lerinortaya cikiasinin birer ideolojik ve kulturel altyapisidir.Turkiye yeni Hitlerlerden kutulmak istiyorsa Kurd ve Kurdistan sorununa adil ve demokratk bir cozum bulmak zorundadir.