vrijdag 20 april 2012

KURDISTAN VE BAGIMSIZLIK

Hêjarê Şamil Bu yılki Newroz muhteşem oldu. Muhteşemlik, Newroz’a katılanların sayıları ile değil azimleri ile ölçülmelidir. Muhteşem olan azimdi. Sayı da zaten muhteşemdi; sadece Amed’de 1 milyon!!! Bu yıl halkımız PKK / KCK / BDP üzerinden dosta ve düşmana harika bir mesaj verdi. Elbette, Kuzey Kurdistan Newroz’larında Kurdistan’ın Milli / Ulusal Bayrağının dalgalandırılmaması sorunu gene yaşandı ama bu sorunun Kandil’deki üç-beş yöneticinin henüz ikna olmadıklarından kaynaklandığını bildiğimizden dolayı sorun yapmıyoruz. Onlar da ikna olacaklar. Geçi tezi var. Bu yılımız da Ulusal Bayraksız geçsin. Sorundur ancak temel sorun değil. Son yılların birkaç ‘izinli’ Newroz’undan sonra ‘izinsiz’ bir Newroz yaşadık. İzinsizliği delen halkımıza aşk olsun! Kuzey Kurdistan halkının işgalci, ırkçı ve yobaz TC devletine verdiği mesajlar hakkında yazıldı, çizildi, gene de yazılacak. Halkımız sadece ırkçı TC devletine, AKP devletine, devlet AKP’sine mesaj vermedi, kaderini teslim ettiği siyasetçilerine, bağrından çıkardığı gerilla-militan-peşmerge evlatlarına, siyasetçi geçinerek yan yatıp harman savuran aydınlarına da mesaj verdi. Düşman zaten düşmandır. Dün baş düşman CHP adlıydı, bugün AKP isimlidir. Ne fark eder ki?! Adlar, adlandırmalar önemli değil. Onlar elli bin isimli devşirme “Türklerdir” ve bize, ruhumuza, ırkımıza, doğulmuşlarımıza ve doğulacaklarımıza dahi düşmanlık yapıyorlar, yapacaklar. Bunu bileceğiz, bilmek zorundayız. Bunu bilerek, mutlaka bilerek kendimize, içimize döneceğiz tekrar ve tekrar. Bizim düşmanla BİR sorunumuz var, kendimizle BİN sorunumuz. Newroz alanlarında dalgalandırmak için beyaz bezlere sarı, kırmızı, yeşil iplerle işlemeler yapan anne ve bacılarımız haftalar boyunca neler düşündüler, neler hissettiler? Diyarbakır sokaklarında, İstanbul varoşlarında dolaşan, ne yapacaklarını bilmemeğe ve kararsızlığa mahkûm ettiğimiz gençlerimiz yılbaşından bu yana Newroz’a hazırlanırken ne çetrefilli sorunlar yaşadılar?! Babasından, annesinden, aydınından, siyasetçisinden umudu kesilen kardeşlerimiz toplumsal çaresizliğimizi ses getiren bireysel eylemlerle taçlandırmayı ağlaya ağlaya, gözyaşı döke döke düşünmediler mi dersiniz Newrozlu günlerde? Anne, bacılarımız, gençlerimiz ve bütün kardeşlerimizin Newroz’da düşmana verdikleri mesajdan çok, kendi başta gelenlerine verdikleri mesajlar daha ilgi çekicidir. Çok daha önemlidir. Newrozcular, biz Özgür ve Bağımsız Kurdistan’da yaşamak istiyoruz dediler en başta. Sonra dediler ki; Bize ‘Bağımsız, Birleşik Kurdistan’ deyin dediniz, dedik. ‘Özerk Kurdistan’ deyin dediniz, dedik! Önümüze ne koyduysanız yaptık, yapıyoruz!... Devamında ise dediler ki; Demokratik özerklik her neyse vebalı sizin boynunuza, bu işi adam akıllı yöneteceksiniz… Onlar K.Burkay ve İ.Güçlü gibi isim yapmışlara dediler ki, akıllı olun. Abdullah Öcalan’a dediler ki; ‘Sen öndersin, ama…’ Bunu da dediler. PKK’ye dediler ki; ‘Kredi tüketiyorsun, ama sana bir şans daha veriyoruz!”. Barzanilere ve Güneyli önde gelenlerimize dediler ki; ‘Arkandayız ama biz kaybedersek, siz de kaybedersiniz, siz kaybetseniz bizim de kazanma şansımız olmayacak’. Bir de şunu dediler Güneyli kardeşlere: ‘Bağımsızlığı bu gün, yarın yapacağım diye geçiştirmeyin, “Bağımsızlık müjdesini mutlaka vereceğiz” sözleri hoştur ama ‘vuran oğul babasına bakmaz!’ Mesela, İsrail! Yapacaksan bir gün önce yap, dedi Bakûr, Başûr’a. PKK, Kuzey Kurdistan’ın tartışmasız direniş gücüdür. Newroz’dan sonra PKK ne yapacak, nasıl yapacak? Günümüzün en önemli sorusu budur. Kaderimizi ve 2012 Kurdistan’ının kaderini belirleyecek güçlerin başında geliyor PKK. Eğer işe karakol basmak, asker öldürmek, Kurdistan’daki TC işgalci güçlerine darbe vurmakla başlarsak, yandık demektir. Ortada ‘gelişen türk ekonomisi’ varken, Newroz’u yasaklayan Naim Şahin gibi erdoğanın gözdesi durup dururken (ölüme, öldürmeye, yaralamaya kesinlikle karşıyız!) türk ordusu hedef alınır mı? Hiç ‘pragmatik’ olmuyor. Öncelikli hedef faşist türk devletinin çağdaş taşeronu olan AKP’nin yeşil sermayesidir. Çünkü bu yeşil sermaye öldürüyor! Basının verdiği haberlere göre, bugün Türk silahlı kuvvetlerinin Cudî dağına yönelik 3 ayrı noktaya yaptığı operasyonlarda TC’nin 4 harekat polisi öldürüldü. Bu, ne demektir? TC, yaz çatışmasını PKK’den önce başlattı ve bu yılı da gerilla-asker çatışması eksenine oturtmak istiyor. Bir de PKK’nin yazın gelişi ile Türk işgal ordusuna dönük saldırılarını yoğunlaştırma yemini var. KISIR DÖNGÜ’yü bir daha döndürmek istiyorlar! Bu oyuna gelmeyeceğiz. Gelmemek gerekir. Kürdleri seven bir İranlı arkadaşım şöyle demişti: “Türk ekonomisi hedef alınmadan Kürd sorunu çözülmez, Kürd sorunu çözülmeden Ortadoğu’ya barış gelmez”. Bir İranlı açısından tutarlı değerlendirme ancak Kürdler açısından eksiktir. Eksiklik şuradadır; Türkiye çözülmeden Kurdistan Sorunu çözülmez. Bunu akli başında her kes biliyor. Baskı, zulüm, işkence ile yapamadılar zaten. Şimdi sevgili Mehmet Altan’ların inanarak söyledikleri “hukukun üstünlüğü”, “demokratik haklar”, ‘demokrasi bilinci’, “devletten önce insan” gibi Avrupalılardan kopyalanmış tezleri ile uyutmaya çalışacaklar bizleri. Mesela, bugün AKP’nin “Star”dan kovduğu Mehmet Altan’a büyük ihtiyacı var. Her gün bir TV’sinde kendisine söz veriyor. Nedeni? Çünkü TC’nin Kürdleri ‘demokrasi’ lafları ile uyutmaya ihtiyacı var. Oysa bizim sorunumuz başkadır. Kurdistan sorunu yalnız ve yalnız “bölünme” (aslında bütünleşme), parçalanma (aslında bütünleşme) ile çözülebilir. Başka bir yol da yok. ‘Var’ diyenler, Vatan, Welat peşinde olanlar değil, oğlunun arabası, karısının doğum günü hediyesi, kızının çeyizinin peşinde olanlardır. Bizden olmayanlardır yani. “Bizler” de bayağı kalabalığız ha!... İşte bu kalabalığın yaptığı Newroz’u tartıştık bu gün. “Pîroz be!” desem mi? Demeyeceğim, henüz yürekten “pîroz” diyeceğimiz bir şey yok ortada. P.S.: Bazı arkadaşlar şöyle bir itirazda bulunacak; maşallah, bir çırpıda formül buldun. Formül filan bulan yok, formül verilidir ve sabittir. Dünyamızda 300’den fazla kurulu devlet var ve hepsinin kuruluş tarihi yazılıdır. Okumak yeterlidir. “Kardeşlikle” ve hoşgörü ‘silahı’ ile kurulan tek bir devlet yoktur. Eğer devlet istemiyorsak, sadece laftaki ne üdüğü belirsiz ‘demokrasi’yi istiyorsak o zaman silahlarımızı hemen teslim edeceğiz. Çünkü silahla inşa edilen tek bir demokrasi yoktur dünyada. Ve olmayacak. Bütün devletler zorun hükmü ile kurulmuştur. Hejarê Şamil hejare_shamil@hotmail.com

1 opmerking:

Anoniem zei

I was curious if you ever thought of changing the page layout of your website?
Its very well written; I love what youve got
to say. But maybe you could a little more in the way of content so people could connect with it better.
Youve got an awful lot of text for only having one or two pictures.
Maybe you could space it out better?

Feel free to visit my blog post - cellulite treatment