donderdag 5 januari 2012

OZGUR GUNDEM

Hüseyin ALİ Güncellenme : 30.12.2011 09:00 Türk devleti yeni bir katliama daha imza attı. En az 35 köylü savaş uçaklarıyla katledildi. Kürt halkı düşman görüldüğü için Kürdistan’da hareket eden her şeye ölüm yüklü uçaklar saldırıyor. Gerillayı ezmek için gözleri o kadar dönmüştür ki, gerilla güçlerinin bulunduğu alanlar ve çevresindeki her hareketliliğe saldırıyorlar. Bu katliam Türk uçaklarının ilk sivil katliamı değildir. 1995 yılında Zaxo’da bir araç bombalanmış, on güney Kürdistanlı Kürt katledilmişti. 2001 Ağustos ayında Xınêrê’de Kendakolê köyü bombalanmış, çoğu kadın ve çocuk elli köylü katledilmişti. 2007 ve 2008 yıllarındaki uçak bombalamalarında on civarında köylü katledilmişti. Bu yılın Ağustos ayında Kandil alanına yakın bir otoyolda araç bombalanmış; biri altı aylık bebek, üçü çocuk yedi Kürt katledilmişti. Uçak bombalamalarında bir bir, iki iki defalarca sivil Kürtler katledilmiştir. Kürdistan genelinde polis ve askerlerin katlettiği sivillerin sayısı uçaklarla öldürülenlerin sayısından katbekat fazladır. Bu katliamlar olduğunda Türk basını bunları vermedi ya da resmi açıklamalar nasılsa öyle verdi. Uludere’deki son katliam da saatlerce verilmedi. Devletin resmi açıklamaları beklendi. Hiçbir ajans bu katliamı okurlarına yansıtmadı. Sadece DİHA yansıttı. Çünkü hükümet tüm ajanslara ve basına haber göndererek resmi açıklamayı beklemelerini istedi. İşte Türkiye’de basının hali böyledir. DİHA ve Özgür Gündem’de çalışan gazetecilere neden saldırıldığı ve tutuklandığı bu olayla daha net anlaşılmaktadır. Hükümet saatlerce toplanmış, Kürt halkına karşı psikolojik savaş yürüttüğü için bu haberi nasıl vereceklerini tartışmışlardır. Bu gerçeklik AKP hükümetinin nasıl bir özel savaş hükümeti olduğunu kanıtlamaktadır. Bu konuda olduğu gibi her konuda saatlerce tartışıp nasıl bir psikolojik savaş harekatı yürüteceklerini kararlaştırmaktadırlar. Başbakan da, Bakanlar da bu tür tartışmalardan sonra konuşmaktadırlar. Türk devleti bu tür saldırılar sonucu katledilen sivillerden hiçbir zaman özür dilememiştir. Hatta bu katliamları PKK’nin üzerine yıkmaya çalışmışlardır. Ya da görmezlikten gelmişlerdir. Gerillanın kazayla vurduğu üç dört sivil için kıyamet koparanlar, siviller polis, asker ve uçaklarla vurulunca ya görmezlikten geliyorlar ya da PKK’nin üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Bu olayda bile Türk basını ölümlerin sivil olduğunu bile bile “köylü mü, terörist mi” diyerek olay üzerinde kuşku bulutu uyandırmaya çalışmıştır. Köylüler neden bu kadar rahatlıkla öldürülüyor? Fetullah Gülen “beş bin kişi değil, elli bin de olsa dahi altını üstlerine getirin” dediği bir dönemde bu katliamlar gerçekleşiyor. Bu katliam, gerillalar görüldüğünde her türlü yasak silah kullanılarak saldırının yapıldığı bir döneme denk geliyor. İşte bu zihniyet ve yaklaşımla topyekun saldırı yürütülüyor. Öyle gözü dönmüş biçimde savaş yürütülüyor ki, önüne gelenleri öldürüyorlar. Yürütülen bu terörle Kürt halkının sindirilmesi hedefleniyor. Fethullah Gülen, “ne yaparsanız yapın köklerini kazıyın” derse Türk ordusu ve polisi de böyle yapar. Zaten topyekun savaşlarda ince elenip sık dokunmaz, ayırım yapılmaz. Balığı öldürmek için suyu kurutmak gerekir; halkı ürkütmek gerekir. Dolayısıyla titiz yaklaşımlar gözetilmeden saldırılar yürütülür. Çünkü Kürtlerin yaşamlarının bir değeri yoktur. Nitekim siyasetçi, avukat ve gazeteci ayırımı yapmadan zindanlara doldurulmuyor mu? Uçaklar da aynı anlayışla sivil ve gerilla demeden vuruyor. Özcesi bu katliamı ortaya çıkmasına neden olan, AKP’nin topyekun saldırısının yarattığı ortam ve uygulamalardır. Bu uygulamaları yaratan zihniyet sahiplerinin toplumu aldatmak için söylediği sözlere inanılır mı? Bırakalım bu sözlere inanmak, hatta samimiyetini ve inanırlığını sorgulamak bile gaflettir. Bülent Arınç ve Beşir Atalay’ın sözleri bu ortamın üstünü örtmek için söylenmiştir. Başka türlü anlamak gaflettir, halkı aldatmaya alet olmaktır. Binlerce siyasetçiyi tutuklayan, avukatları tutuklayan, gazetecileri tutuklayan, zılgıt çekti, kefye taktı diye anaları ve gençleri zindanlara atan AKP’den bırakalım bir şeyler beklemeyi, onlara selam vermek ve el vermek bile doğru değildir. Hala bazıları BDP’nin Bülent Arınç’ın söylediklerine inanmasını öğütlüyor. Binlerce üyesi tutuklanan, partisi çalışamaz hale getirilen BDP’nin AKP’lilere selam vermesi bile gaflettir. Bu yapılanları sindirmek ve sıradanlaştırmaktır. Buna da toplumda ne denildiği bilinmektedir. Kürt insanına hiçbir değer vermeyen bir devlet ve iktidarla karşı karşıyayız. Katliam oluyor, saatlerce ne hükümet ne de basında ses var. Bu yazı yazıldığında bir güne yakın zaman geçmiş, ama hala bir açıklama yoktur. Başka zaman olsa gerillanın kazayla bir sivil öldürmesi yaşansa basın son dakika haberi diye saatlerce ekranda verir, hemen uzmanlar çağrılır, yorumlar ve değerlendirmeler yaptırılır. Ama bu defa bırakalım son dakika haber vermeyi, yorumcuları konuşturmayı, haber değeri bile göremediler. Bu, Kürt halkına hiç değer verilmediğinin ve saygı duyulmadığının kanıtıdır. Kürt halkı, hatta Türk halkı merak ediyor, ama açıklama yok! İşte ölenler Kürt olduğunda ve devlet tarafından gerçekleştirildiğinde olaylara nasıl yaklaştıklarını göstermişlerdir. Karadeniz’de, Ege’de ya da Türkiye’nin başka bir yerinde böyle bir olay olsaydı basının nasıl ilgi göstereceğini ve hükümetin derhal nasıl açıklamalar yapacağını tahmin edebiliriz. Bu olay büyük bir katliamdır. Cesetlerin birçoğu gerilla cesetlerinde olduğu gibi paramparça olmuştur. Savaşları o kadar kirli ki, her türlü silahı kullanıyorlar. Bu saldırıdan kurtulan bir köylü, vurulanların hemen yanıp parçalandığını söylüyor. Bu olay Türk devletinin gerillaya karşı nasıl bir kirli savaş yürüttüğünü de ortaya koymuştur. Asker ve polisin gerillalara karşı savaşma iradesi kalmadığı için dünyanın en kirli ve en pahalı silahlarını alarak hareket eden her şeye saldırıp katlediyorlar. Bu zihniyet olduğu müddetçe bu olaylar devam edecektir. Çünkü hareket görüldüğü an vurun deniliyor. İşte özel savaş kalemşorlarının iyi koordinasyon yapılıyor; anında hedefler vuruluyor dedikleri gerçeklik budur. Bu olgu bir daha göstermiştir ki, Kürt halkı ve demokrasi güçleri ayağa kalkmalıdır. Kürt halkı ve demokrasi güçleri ayağa kalkarak bu yeşil Türkçü faşizme dur demelidirler. Yoksa Kürtler bu tür acıları çekmeye devam eder.

Geen opmerkingen: