donderdag 23 augustus 2012

(Değerli arkadaşlar. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada,süregelen trajedi,katliam ve kıyımların,Türk toplum vicdanınıda yeterince karşılık bulamamasının ve "ortadoğuda 40 milyona varan nüfusuyla en temel haklarından mahrum bıraktırılmlş Kürd toplumu" söyleminin Kürd lerde nasıl algılandığı konusundaki sosyolojik tesbitlerimi sizlerle paylaşmak istedim.Katkı ve eleştirilerinizi bekliyorum.(Not:bu yazı,daha önce Gelawej sitesinde yayınlanmıştı) "Türk toplumu" dendiğinde saf bir Türk etnisitesi akla gelmemelidir.Şu an anadolu coğrafyasının batı, güney ve kuzey kesiminde yaşayan toplumun büyükçe bir dilimi, süreç içinde devşirilmiş ve asimile edilmiş başka din,ırk ve etnisitelerden(sonradan müslümanlaşmış/müslümanlaştırılmış; Ermeni,Rum,Yahudi, sırp, Gürcü veya müslüman halklardan; Boşnak,Arnavut,Pomak, Laz,Çeçen,Çerkez)oluşmaktadır.Bu, çok ilginç olduğu kadar, bir o kadar da çelişkili olan durumun; Gerek Osmanlı döneminde ve gerekse Cumhuriyet dönemi boyunca,imparatorluk ve anadolu çoğrafyalarında yaşanan soykırım ve katliamların etkisi büyük olmuştur.Zaman,zaman katliam ve soykırımlarla savunmasız ve aciz kalmış topluluk ve bireyler, kendi çocukların geleceklerini güvenceye almak için, bütün kimliklerinden(dinsel ve etnik) sıyrılarak, Hakim ve muktedir kimliğe(Türk-Müslüman-Sünni) rücu etmişlerdir.Bir topluluğun veya bireyin, dinsel veya etnik kimliğini gizlemek zorunda kalarak, yok sayarak yadsımış olması, bu dram ve trajedilerin psikososyal analizleri, sosyologlar ve sosyal antropologlara mükemmel bir materyal sunmaktadır. (İsmail Beşikçi'nin kulakları çınlasın) Bu sosyal ve etnik analizlere çok özet değinmemin nedeni, özellikle Cumhuriyeti kuran elit tabakanın ve onları takip eden iktidar erklerinin, ezici çoğunluğu anadolu topraklarına ait olamamalarıdır.Osmanlı bakiyesi topraklardan kopup, iktidara yerleşmiş ve burayı kendilerine yurt yapmış, elbise olarak, üzerlerine geçirdiği "Türk" kimliğini, aşırı ırkçı ve milliyetçi bir resmiyet kazandırması yanında, farklılıklara dışlayıcı ve ötekileştirici bir muhteva kazandırmış, (faşizan ve ırkçı eğitim sistemi vasıtasıyla, yalana dayalı resmi tarih ezberlerinin dayatmalarıyla ) ve buna birde düşmanlık ve nefret duygusu kazandırmış, gerçek biyolojik Türkleri de baskı altına almış, karşı çıkışları, her türlü araçlarla sindirmiş ve susturmuşlardır.(Topal Osman ve benzer tetikçiler vasıtasıyla)Bu sosyolojik yapı tam analiz edilmediği içinde, ülke içinde yaşanmış ve yaşanmakta olan kırım, katliam ve toplumsal acıların neden Türk toplum vicdanında karşılık bulamadığı soruların cevabını da bu tesbitlerin içinde bulacaksınız.Bilimsel olduğu iddia edilen bir araştırmaya göre Türkiyede trajik ve dramatik olayların toplum hafızasında, sadece 35 gün kadar canlı kaldığıdır.Almanyada, Amerikada ve Norveç gibi ülkelerde bu tür olaylar toplumda şok etkisi yaratırken, Türkiyede belli başlı rejim borazanı basın yayın kuruluşlarının gerçekleri tersyüz etme marifetiyle bu kıyımları önemsizleştirmesi yanında, doğal afet gibi ülkenin büyük bir kentini ve çevresini (Van depremi gibi) yerle bir eden depremde bile Türk Toplumunun çoğunluğunu fazla etkilememiş hatta, bir kısım insanda memnuniyet belirten sosyal medya paylaşımlarında "oh olmuş", "beter olsunlar" şeklindeki yaklaşımlarının bir kaç haddini bilmez züppelerin işi olmadığı, epey bir duygudaş kitlesine sahip olduğu gün gibi ortadadır.Acıları ayrıştırarak, mağduriyet ve haksızlıklara, kendinden olana(rejimin "bizden" ve makul diye bellettiği guruplar) yardımı ve gözyaşlarını akıtan Türk toplumu, farklıya ve kendi devletinden hak talep edildiği zaman bunları esirgeyen ve tepki gösteren vicdan yoksunu konuma düşmeside bundandır.(ki aynı devlet sürekli kendisinide madur ettiği halde) Bundan dolayıdırki, İsrail devletinin sivil Filistinlilere karşı sergilediği şiddet ve ölümlere (haklı olarak) gözyaşı dökerlerken, buna benzer muameleyi kendi devletleri Kürd çocuklarına, kadınlarına ve gençlerine uyguladığı mezalim karşısında kılı kıpırdamaz, hatta daha beterin olasını isteyen sayısız insan vardır.Osmanlının son döneminden,günümüze kadar süre gelen güç ve iktidar mücadelesinde iki akımın damgasını vurduğu biliniyor.Modernist İttihatçı-Kemalistler ve Osmanlıcı Muhafazakar-dindar kesim.Seçimle kemalistleri yenen ve bütün kalelerini ele geçiren muhafazakar ve dindar kesim, daha önce kendilerini de ezen rejimin kurumlarını demokratik değişim ve dönüşümden geçireceğini kamuoyuna deklere etmelerine rağmen hükümet olup daha sonra da tam iktidara yerleşirlerken, bu kurumları demokratikleştirmek bir yana, eski vesayet rejimini aratır hale getirmeleri şaşırtıcı bir durum değildir.Bu iki kesimin sıfır sorunlu ve demokratik bir ülke yaratma gibi hiç bir zaman çabalarının olmadığı, bütün bu "mücadele" ve "muhalif"liğin sadece kimin iktidarda olmasıyla ilgili olduğunu kanıtlamış oldu. Gerek Osmanlı padişahları ve diğer yöneticileri ve gerekse Cumhuriyet elitlerinin ,içini boşaltıp devletin çıkarlarına payanda durumuna düşürdükleri diyanet isimli bir din kurumu var.Türk toplumunun geneline sirayet eden anlayış devlete aşırı biat kültürüdür.Hala bazı sol ve sosyalist entelektüellerin anlamada güçlük çektikleri sorun da burada. Türk toplumu Batı toplumlarında olduğu gibi birey olmaya ve sekülariteye kapalı bir toplumdur.Devletine halel gelmemesi için işkenceyide adam öldürmeyide son tahlilde içine sindirebilir, sindiriyorda.Devletin, kimler tarafından ve nasıl yönetiliyor olmasıda çok önemli değildir.12 mart darbesinde ve 12 eylül de nice işkenceler ve haksızlıklar yaşamış "yol gösterici" ve "entellektüel" olarak öne çıkmış kişilerin, bizzat kendi köşelerinde yazdıkları devletin bekası için işkencecilerini afettiklerini unutmadık sanırım.Osmanlıda şeyhülislam, Cumhuriyet döneminde de diyanet kurumu sürekli olarak iktidarda olan padişah ve hükümetlere dini fetvalar vererek(kendi kardeşlerini ve çocuklarının ölüm fermanlarını dini kılıfa uydurmak suretiyle)iktidarlarının devamını sağlamışlardır.Kendilerinin seçip iktidara taşıdıkları hükümeti darbeyle devirip, sevdikleri ve saydıkları başbakanın idam edilmesinide (Adnan Menderes) üzülmenin dışında herhangi kitlesel bir tepkinin olmamasıda bu anlayışta yatıyor." kol kırılır yen içinde kalır" misali.Türk toplumunun ezici çoğunluğunun duygu ve inançlarına hitap etmiş olan Erbakanın 28 şubat postmodern darbesiyle iktidardan uzaklaştırılmasında da aynı şekilde kitlesel tepkilerin gösterilmemesi de, Devlete olan biat ve itaat kültürünün ne kadar güçlü olduğunun göstergesi değilmidir?.Güncelliği nedeniyle, devletin güvenlik birimlerinin en tepe noktalarına yapılan atamalarda daha önce işkence, kötü muamele ve tecavüzden suçlu bulunmuş, uluslararası insan hakları mahkemesinde bu konuda Türkiye yi mahkum etmiş karara rağmen adı geçen şahıs hakkında gerek ulusalcı, gerek muhafazakar-dindar kesimin ve gerekse milliyetçi cenahların basın ve yayın organlarında kayda değer eleştiri ve yorumların olmamasının temel nedenide yine bu anlayış ve kültürden kaynaklanmaktadır. Onun içindirki, bunu iyi okuyan Fethullah Gülen ve cemaati, darbecilere şirin görünmek için ,Evren ve şürekasını darbe yaptıklarından dolayı kutlamış, kendi taraftarlarını, sabırlı ve kararlı bir şekilde eğitim yoluyla kurumların başına yönetici olarak geçirtip devleti bu şekilde ele geçirmeyi seçmiş ve bu yolda büyük mesafeler katetmişlerdir.Şu an topluma devlet eliyle belletilen din,müslümanlığın sünni-hanefi yorumudur.Bu yorum, Emevilerden Abbasilere ve onlardanda Osmanlılara geçmiş devlet dinidir.(Özellikle iktidar dinidir).23.07.2012 tarihli taraf gazetesinde Neşe Düzel'in Yedi Tepe Ünv.Siyaset sosyoloji dersi veren Prf.Dr.Cemil Oktay ile yaptığı söyleşide kendisini "Türk" olarak gören büyük çoğunluğun devlet ve din algısını şöyle yorumluyor: "...sünnilik ortodoks bir mezheptir.Dinin nüanslarını fazla sorgulamaz.Sünnilik özellikle iktidarla beraber hareket eder.En önemli prensiplerinden biri iktidara itaattir...Sünnilikte biat kültürü çok güçlüdür...Huzur adına herşeyi kabul etmeye hazır bir anlayıştır sünnilik." 1915 te Ermenilere uyulanan soykırımı, 1920 ve 30 larda Kürd lere yapılan zülum ve katliamları, 1930 ile 55 lerde gayri müslimlere(Rum,Ermeni,Yahudi) uygulanan kaçırtma, mal ve mülklerinin talan edilmesini ve değişik zaman dilimlerinde, Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas'ta Alevilere uygulanan katliamları ve nihayet son Kürd savaşında 40 binden fazla insanın öldürülmesi köylerinin yakılıp yıkılmasının Türk toplum vicdanında neden karşılık bulmadığını,bulamadığını şimdi anlayabildikmi? Dolaysıyla, Kürd sorunu ve diğer sorunların muhatabı (ilginç olacak ama gerçek bu) Türk halkı değil,direkt ikdidardır.Biat kültürünün birde olumlu olan bir yanıda var. Muktedirler isterse,basını ve diğer devlet kurumlarını harekete geçirtip,kısa süre toplumu hazır hale getirir, Türkiyenin bütün sorunlarını, isterlerse çok rahat bir şekilde çözebilirler. Birkaç milliyetçi-ırkçı ve ulusalcı kesimin cılız sesleri dışında hiç bir sorunda yaşanmaz.Türk halkı kitlesel olarak hiç bir zaman sokaklara çıkıp kendi devletinden mağduriyet yaşayan kesimlerin hak taleplerini dillendirmez.Devlet versede "niçin veriyorsun?" diye direnmez.İsrail,Fransız,İngiliz ve Alman toplumundan beklenen demokratik davranış, Türk toplumundan beklenemez.Umarım Türk halkı kendisi için söylediklerimin tersini yapar,beni mahcup çıkartır ve özür dilemek zorunda bırakır. Kürd toplumunun sosyolojik ve sosyal psikolojik çözümlenmesi ve analizi çok daha dramatik ve vahimdir.Tarafsız ve objektif tarihçilerin araştırmalarına bakıldığında, binlerce yıl şu an üzerinde bulundukları topraklar üzerinde yaşamış oldukları tesbitleri vardır.Anadolu ve Mezopotamyanın verimli toprakları,barbar ve istilacı imparatorlukların(Makedon,Roma,İslam,Moğol, Haçlılar,Selçuklu ve Osmanlı) iştahını kabartmış, her saldırılarda güçlü olan kavimlerin boyunduruğuna,gerek katliamlarla ve gerekse gönüllü olarak boyun eğmişler.Halife Ömer döneminde, islam ordularının Amed'i almasıyla, gerek zora dayalı ve gerekse zaman içinde de gönüllü olarak Zerdüştlükten islama geçiş yaşanmış, 20 yy'ın başlarına kadar,hakim güç ve impartorlukların gölgesinde, sancak beylikleri ve lokal devletciklerle hayatlarını idame ettirmişlerdir.20.yy'a gelindiğinde,kapitalizmin ve kapitalist üretim ilişkileri toplumsal davranışları değiştirip dönüştürürken, diğer yandan düşünsel ve entellektüel alanda yaşanan devrimsel hareketler,merkezi imparatorlukların yıkılmasına ve yerine ulusal devletlerin kurulmasına yolaçmıştır.Osmanlı imparatorluk coğrafyasında,yaşanan ulusal kurtuluş hareketleri ile kopan etnik topluluklar kendi ulusal devletlerini kurup koparken,merkezi coğrafyada,Ermenilerin bu talepleri,kanlı bir soykırım ile bastırılırken,bu süreci ıskalayan Kürtler, ümmetçi reflekslerle ve tam anlamıyla ne istediklerini kendi toplumuna anlatamadıklarından veya anlatmaya yetersiz kaldıklarından 1919, 1925 ve diğer isyanlar lokal kalarak başarısızlığa uğramıştır.(bu konu çok tartışmalı bir konu olduğu için özet olarak bütün inançlara(Aleviler ve Ezidiler) ve sınıfsal farklılıkları ulusal birlik çatısı altında ikna edemediğinden veya inandıramadığından başarısızlığa mahkum olması kaçınılmazdı.Konumuzun ana teması bu olmadığı için teğet geçmemiz gerekiyor.)Kendi yaşadıkları topraklarda süregelen istilalar ve kanlı savaşlarda, kavimler arasında sürekli değişen "efendiler"in değişik istek ve mizacları, Kürdlerin duygu ve davranışlarını alt üst etmiş, Yılların biriktirdiği bu travmalar,Kürd toplumunun şimdiki kişilik davranışlarının şekillenmesine zemin hazırlamıştır.Türk toplumunda kendini gösteren devlete biat ve itaat kültürü,Kürdlerin devleti olmadığı içinde,azılı ve despot güce ve otoriter yapı ve kişilere boyun eğme ve biat şeklinde kendini göstermiştir.Kürd toplumunun bu eğilim ve zaafını Öcalan çok iyi analiz ederek bütün söylem ve eylemlerinde bunu gözetleyerek diğer tüm Kürd örgütlerini sollamış ve şu anki kitlesel konuma ulaşmıştır.Bu tesbitleri, somut olarak Kürdlerin, stran, kılam ve duygu dünyalarında da gözlemleyebiliriz.Evinde yattığı, yemeğini yediği insanları öldürmüş, eşkiyalıkla insanların mallarını gaspetmiş, onlarca adamı gözünü kırpmadan öldürmüş, zalim katilleri kutsayan ve hayranlık duyan bu kanıksamalar bile Kürd toplumunun güce ve güçlüye ne kadar taptığının kanıtı değilmidir? (her nekadar bu 30 yıllık savaşta biraz değişmiş olsada bu hastalıklı davranış,yer,yer devam etmektedir.) Sık vurgulanan konuların başında "Ortadoğuda 40 milyona ulaşan nüfusuyla bütün temel haklarından mahrum bırakılmış halk" tabiri sık kullanılır.Evet öyledir.Sayın Beşikçi, bunu sömürgeci devletler, emperyalizm ile işbirliği ve çıkarları konusunda çok güzel bilimsel sosyolojik analizlerle izah etmektedir, fakat bunun neden böyle sürüp gittiğini,bu toplumun iç dinamiklerinden kaynaklı yalnış ve anormalliklerin olup olmadığını, Kürd toplum gerçeği konusunda bilimsel sosyolojik analizlerle değerli fikirlerini bekleriz.Acaba "bu kadar mağduriyet yaşayan bir toplumun, hatalarını yüzüne vurmayalım" diyemi düşünüyor?.Kürd toplumunun bu esaretin müsebbiplerinin kendi bünyesine enjekte ettiği, bu kötülük ve yetmezlikleri dahil bütün çıplaklığı ile eleştirilmeli ve sorgulanmalıdır.Biz kürdlerin buna şiddetle ihtiyacı var. Kendisini esaret altında tutan inkarcı,asimilasyoncu, baskıcı yapı ve onların temsilcilerine boyun eğici ve "kuzu" olan Kürd toplumu, Kendi içinde soydaşlarına son derece acımasız, zalim ve güvensiz bir toplumun, bu haliyle esaretten kurtulması mümkünmüdür?.Dünya tarihinde sayısız hak gaspı, katliam ve mezalimler olmuştur.Hakları gasp edilen toplumların mücadelesinde,o toplumun bireylerinde çıkarsal ve mevkisel saiklerle sömürgeci veya baskıcı devletlerle işbirliğine giriştikleride olmuştur fakat,dünyanın hiç bir yerinde mağdur toplumun bir kesimi örgütlenerek, sömürgeci ve baskıcı devlet ile işbirliği halinde hak ve özgürlük talep eden kendi soydaşlarını en vahşi yöntemlerle katlettiği görülmemiştir(Hizbullah örneği).Burnunun dibinde,kendisininde mensubu olduğu soydaşlarını katleden, köylerini yakan, hayvanlarinı telef eden, insan dışkısını yediren, işkence ve tecavüzün alasını yapan,kendisininde yaşamış olduğu şehrin varoşlarına zorunlu göç ettirilmiş bu insanların, hayata tutunmak için, hırsızlık, kapkaççılık, fuhuş ve uyuşturucu batağına düşürülmüş sonderece trajik ve dramatik durumlarını görmezden gelerek, açtığı standlarda yüksek volümlü hoperlörlerle Filistin marşları eşliğinde "İsrail zülmündeki Filistinli din kardeşlerimize yardım yapalım" anonsları çeken(Kürt toplumunun bu kesimi bu kadar ulvi bir enternasyonalist dayanışma içindedirler..!) sayısı bir hayli abarık Kürdlerle bu toplumun neden özgürlüğünü kazanamadığının açık ve bariz kanıtı değilmidir? Çok daha vahimi, eğitimli ve önemli meslek edinmiş Kürdlerin büyük çoğunluğunda normal hayatlarını sürdürüyor iken, kendi vicdanlarında bu durumu çokta dert edinmedikleri görünür bir durum iken, sergiledikleri bu umursamaz tavırları, hangi bilimsel sosyolojik kavramlara açıklanabilir?.Kendi halkı abluka ve açlık altında iken, başka coğrafyalarda mağduriyet yaşayan insanların din hanesine sırf "islam" yazıldığı için,yaşanan acılarda ve mağduriyetlerde ayrımcılık ve çifte standart gözeterek,ölümü göze alıp deniz aşırı yolculuğa çıkıp,baskıcı devletin operasyonuyla hayatını kaybeden (Mavi marmarada İsrail komandoları tarafından öldürülenler) Kürdlerin bu vahim durumunu ve bu kadar büyük bir nüfusa sahip bir topluluğun neden hala esaret altında kıvrandığını yeterince açıklamıyormu? Kürd yerel yönetimlerin fiili olarak uygulamaya koydukları,Kürdçe mahalle bulvar ve caddelere verilen isimlerin,sözde yargı kararlarıyla iptalinden sonra, hükümet partisi içinde yer alan kürd siyasetçi ve millevekillerinin ciddi bir tepki gösteriminde bulunmayıp, gerekirse istifa edeceklerini de deklere etmediklerine göre, bu mağduriyetlerin neden böyle devam ettiğinin yeterince kanıtı değilmidir? Şunu kimse görmüyor:Kürdlerin temel ulusal haklarının iadesi için yapılması gereken mücadelede Kürd toplumunda ciddi algı farklılığı vardır.Kürdlerin halihazır önemli bir kısmının ümmetçi bir yaklaşım içinde olduğu bir vakıadır. Kürd dili, kültürü ve farklılıktan kaynaklanan duygu ve davranişların asimilasyoncu ve inkarcı bir sistem tarafından ezildiği ve aşağılandığı gerçeği bu kesimin halihazırdaki büyük çoğunluğu için çok fazla bir anlam ifade etmiyor.(Vicdanlı ve samamimi müslüman kürtleri tenzih ederim).Onların hayatına anlam katan şey,inandığı dini ve mezhebidir.Onun İçin Kürd sorunu, laik, seküler, solcu ve sosyalist Kürtlerin sorunu olarak algılanıyor(Son zamanlarda bu algı yavaş yavaş değişiyor olmasına rağmen).Peki seküler Kürdlerin (PKK-BDP çizgisi)30 yıllık savaşta toplumun bu şekilde ayrışmasında hiçmi günahları yok? Elbette bu süreçte çokça hatalar,haksız infazlar ve çokça günahlar işlenmiştir.Bu hareketin otoriter ve baskıcı yanlarının yanısıra, kendi içinde yaşadıkları infazlarla da acilen yüzleşmelerinin zamanı gelmiş ve geçiyordur.(bu başlı başına bir araştırma ve yazı konusudur) Ortadoğuda ve bölgemizde, yeni toplumsal yapılanmalar ve harita değişimleri kapıdadır ve gündemi zorluyor.Suriye Kürdleri şimdilik ileri öngürülerini ortaya koyarak ulusal birliklerini kurmuş gözüküyorlar.Türkiye Kürdleri de özgürlüklerine kavuşmak istiyorlarsa, kendi içindeki farklılıklara saygı ve hoşgörü temelinde demokratik yaklaşımlar gösterilmeli, birlik sağlanmalıdır.Bu en başta PKK-BDP yöneticilerine büyük görevler düşüyor.Denizdeki balık kuyruğuna benzer bir şekilde gelen fırsatı Kürdler yine ıskalayacakmıdır? yoksa bu özgürlüğe kavuşacakmıdır? bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz.Op.Dr.Gencettin ÖNER Diyarbakır.24.07.2012

4 opmerkingen:

Anoniem zei

�?Attending a style college in Milan implies getting the opportunity to scout the sector for any time you graduate Despite efforts by the San Francisco 49ers and the Tennessee Titans[url=http://www.nikechiefsjerseyshop.com]Dwayne Bowe Jersey[/url]
the perennial Pro Bowler decided that the Broncos were his next teams safe for us all to assume it
�? Find a very good location for your capturing You can use it in individual ways or you are able to use these items to place up your own personal business Some offer a flat discount rate of 15 or 20% on every product[url=http://www.nikeindianapoliscoltsshop.com]Andrew Luck Jersey[/url]
no matter how many items you buy

Anoniem zei

[url=http://www.officialbearsjerseystore.com/]Bears Julius Peppers Jersey[/url]

And I saw seven angels who stand before God, and to them were given seven trumpetsThis man would not be able to come to this kind of power unless God Himself would allow it You supply the prize, whether it's jewelry or web hosting, and in return you receive exposure for your business and pleasure in donating to a worthy causeWhen this paper emphasizes about equipping oneself or receiving specialized training, it does not advocate that the priest should be all knowing or he should specialize in exotic sciences

[url=http://www.texansfootballshop.com/]JJ Watt Women's Jersey[/url]

3- Accept yourself for who you are, and as you are Whilst there is no sure fire route to commercial success, these processes improve the probability that good ideas will be generated and selected and that investment in developing and commercialising those ideas will not be wasted It's too easy to overcut Many people are wearing them and not just the basketball fans

[url=http://www.mikeditkajersey.com/]Bears Mike Ditka Jersey[/url]

Anoniem zei

[url=http://casodex-bicalutamide.webs.com/]purchase Bicalutamide online
[/url] Bikalen
Bicalutamide online
Bictamid

Anoniem zei

[url=http://www.freewebs.com/biaxinclarithromycin/]biaxin buy canada
[/url][url=http://www.freewebs.com/online-biaxin/]biaxin buy online
[/url][url=http://www.freewebs.com/buy-sustiva-efavirenz/]purchase Efavirenz 500 mg
[/url][url=http://www.freewebs.com/buy-asacol-mesalamine/]asacol 400 mg tablet ec
[/url]