Biz kürtleri yargılayan, Şark İstiklal mahkemesi, Ağır ceza mahkemeleri, Devlet Güvenlik mahkemeleri, Örfi İdare mahkemeleri, Askeri mahkemeler, hep bizi Kürtçülükle itham eder, yargılar, sonra da mahkum eder. Ama yargılandığımız bir çok mahkemede 'Kürtçülük' nedir, bizi itham eden savcı önce bunun tarifini yapsın, biz de kendimizi savunalım. Ama şimdiye kadar hiç bir savcı iddianamede 'Kürtçülüğün' tarifini yapmamış, bir çok talebimize rağmen, buna bir ad koyamamamıştır. Ya bölücü, ya eşkiya, ya sergerdeye çıkmış adımız. Devlet bu konuda tecrübeli, Kürtler ise yayadır.
Gerçekten biz Kürtçü müyüz?
Kürdün tarihine, toprağına, diline, kültürüne bakarsanız Ortadoğu'nun kalbinde yani Kürdistan'da yaşayan ve direnen en kadim(eski) halktır. Buna şüphe yok. Demek ki, Kürdü savunan adam Kürtçüdür... Bir Kürt, Kürdün toprağını, medeniyetini, dilini, kimliğini savunuyorsa o Kürt Kürtçüdür. Savunmuyorsa hiç bir şey değildir( xuda-i nabittir.) Lüzumsuz bir ottur, bitkidir. Şimdi başımıza bir Kürt Kemalizmi belası sarılmış iken, Kürtlüğü daha çok irdelememiz gerekli. Kürdüm, insanım, yaşam hakkı da dahil haklarım var, ülkem var, herkesin hakettiği kadar benim de özgürlük hakkım var. Siyasiyim, ulusal kurtuluşçuyum ve beni yok sayanlara karşıyım. Ülkem kurtulsun, kimliğim olsun, pasaportum olsun, ülkem bağımsız olsun; bu da benim hakkımdır. Bu Kürdü savunmadır. 'Bir Kürt dünyaya bedeldir' diyen olmadı. Kürt yurtseverliği hiç bir zaman faşizm kokmadı. Aydınlanmacı, ilerici, çağdaş ve hümanist oldu. Bu, bu kadar nettir. Kürtlükten kaçanlar, kendini inkar eden Kürtler, Kürt devşirmeleri, Kürt ulusal ve demokratik haklarına karşı çıkanlar elbette Kürtlüğe ihanet içindedirler. Kürtçü, her dönem, dünya ve bölge şartlarına, iç ve dış dinamiklere ve gelişmelere göre Kürt bağımsızlığını nihayi gaye olarak savunur, bundan vazgeçmez, kurtuluşa kadar Kürtlüğüyle yaşar. Ama ölebilir, idam edilebilir, ömrü yetmeyebilir. O ayrı bir meseledir.
Şex Sait İngiliz ajanıydı diyenlere sözüm şu; Memduh Selim Bey, Müküslü Hamza, Abdullah Cevdet, Mehmet Mihri Hillav, Bedirxaniler, Abdurrahim Zapsu, Said-e Kurdi, Babanzade Şükrü, Mehmet Şükrü Sekban, General İhsan Nuri, Dr. Fuat, Bave Tujo, Hesike Bro Telliye, Ferzende, Cibranlı Halit kimin ajanı idiler. Ben eminim bu tertemiz Kürtler, Kürtlüğü bize uyanış ve diriliş felsefesi, gayesi, yolu olarak bırakanlar. Hiç bir zaman istihbarat örgütlerinin kucağına oturmadılar. Osmanlılaşmadılar, Türkleşmediler ve Kemalistleşmediler. Söyleyecek sözünüz varsa hodri meydan. Kürtlüğü değil de neyi savunacağız? Kürdistan'ı ve Kürtleri değil de neyi savunacağız?Türk solunun kokuşmuş, TKP'liliklerine hizmet edenlerin akibetini gördük. Sovyetler gümbür gümbür yıkıldığı zaman bazılarının aldıkları maaşa yazık oldu. Bunlar belgelendi. Yukarıda meşrutiyet dönemi Kürtçülerini saydım. Dersim'li Seyit Rıza, Musa Anter, Sait Elçi, Dr. Sait Kırmızıtoprak (Dr. Şıvan), Ziya Şerefhanoğlu, Terzi Şemsi, Terzi Niyazi de mi ajan idiler?Biraz terbiye, biraz saygı....
Kürtlük kimselerle başlamadı. Kırkdokuzlar zindanda iken hiç bir Kürt parti ve örgütü yoktu. Milat kimseyle başlamıyor. 1963' de Kürtçe-Türkçe DENG dergisini çıkaran Medet Serhat, Ergun Koyuncu ve Yaşar Kaya için Fransız LEMOND gazetesinin dış haberler sorumlusu Arman Gaspard kalkıp İstanbul'a geldi, bizlerle görüştü. Şaşkındı... Bunu gizleyemedi ve şöyle dedi:
"Bizler Dersim soykırımından sonra Kürtlük bitti, bir daha bir ses çıkmaz zannediyorduk. Bu Kürtçe dergi Avrupalıları şaşırttı. Eğer Türkler sizi üniversiteden atarlarsa, biz gazete olarak size burs verip sizi okutmaya hazırız" diyordu.
Arman Gaspard bir Kürt dostu olarak öldü. Bu konular üstünde durmaya devam edeceğiz. Kuzey Kürdistan'daki Kürt hareketi gittikçe tanınmaz hale geliyor. Yeniden Kemalizmin çadırının gölgesinde kaval çalarak bu halkı koyun yerine koyup suya göndermeye tarih 'hayır!' diyecektir.
Geen opmerkingen:
Een reactie posten