dinsdag 9 september 2008

ERGENEKON’DA BİR DÖNÜM NOKTASI MI?

Bayram Bozyel
Ergenekon olarak adlandırılın soruşturma ve dava dosyası, devletin kendi içindeki kirli ilişkileri açığa çıkartmak ve temizlemek niyeti bakımından şimdiye kadar gerçekleştirilen en kapsamlı ve cesaret verici girişim olarak biliniyor
Bu girişim, Türkiye’nin, hukuk dışılıkla yoğrulmuş yönetme anlayış ve geleneğinden sıyrılıp hukuk devleti olma yolunda önemli bir kilometre taşı olarak yorumlandı.
Hatta kimileri Ergenekon operasyonunu olduğundan da fazla abartarak, devletin, kendi içindeki derin devleti temizleme operasyonu biçiminde niteledi.
Ama Türkiye gerçeğini bilenler, Ergenekon operasyonuna biçtikleri paha biçilmez değere rağmen, bu konuda yürütülen soruşturmanın sınırlılığı konusundaki görüşlerini ve ihtiyatı elden bırakmadılar.
Çünkü Ergenekon dava dosyasında mercek altına alınan derin devletin kendisi değil, tersine ondan sapan sınırlı bir suç grubuydu; derin devlet ise olduğu yerde hükmünü icara etmeye devam ediyordu.
Son bir olay ise, derin devletin kendi içindeki sapmaya müdahale konusundaki soruşturmaya bile tahammül etmediğini gösteriyor.
Göreve gelir gelmez yeni genelkurmay başkanının yaptığı ilk iş, bir generalini Ergenekon çete davasında tutuklu bulunan emekli orgeneral Şener Eruygur ile Hurşit Tolon ile görüşmeye göndermek oldu.
Bu görüşme ile verilen mesajı güçlendirmek için de, yapılan ziyaret anında Genelkurmay resmi sitesinde ilan edilerek konuya duyarlı olanların gözlerine sokuluyor.
Genelkurmayın söz konusu ziyaretle verdiği mesaj açıkça bir meydan okumadır.
Bu meydan okuma Ergenekon soruşturması konusunda taraf olan herkesedir.
Yargıyadır.
Bu müdahaleden sonra yargının işleyip işlemeyeceği büyük soru işareti.
Hükümete karşıdır.
O hükümet ki zaten post derdinde.
Ama en önemlisi, bu davayı devletin kirli ve karanlık ilişkilerden temizlenmesi, toplumun demokratikleşmesi bakımından önemseyen iç ve dış kamuoyunadır.
Öte yandan söz konusu ziyaret, dönemin Kara Kuvetleri Komutanı’nın ‘iyi çocuklar’ mesajı ile Şemdinli olayındaki müdahaleyi hatırlattığı için de umut kırıcı ve mide bulandırıcıdır.
Genelkurmayın bu tutumu Türkiye’nin derin devletten kurtulmak bir yana, sınırlı bir temizlik operasyonuna bile hazır olunmadığını gösteriyor aynı zamanda.
Ama bu olayın gösterdiği ve doğruladığı başka şeyler de var.
Yeni genelkurmayın ve birlikte olduğu yeni komuta kademesinin iki çete sanığını ziyaret etme cüretinde bulunması, Ergenekon suç örgütünde somutlaşan keyfiliğin, hukuk aldırmazlığın ve başına buyrukluğun sadece bu çeteyle sınırlı olmadığını göstermek bakımından oldukça öğretici.
Bir kez daha, ordunun hukuk tanımamakta hiçbir kaygı ve sınır tanımadığı apaçık görülüyor.
Genelkurmayın, bu ziyaretle dava aşamasında olan bir hukuki sürece çok kaba ve pervasız bir biçimde elini sokmuş olduğu ortada.
Bu durum, devlet içindeki bir kesim güçlerin yargıyı ve hukukun üstünlüğünü hiçe saydığını; ordunun, sivil güçlerin denetiminde, olması gereken yere çekilmeye hazır olmadığını; devletin çetelerden ve hukuk dışı işleyişten temizlenme girişimlerine karşı olunduğunu, en önemlisi ise bu ülkenin demokrasi yolundaki ilerleyişine direnileceğini gösteriyor.
Eğer bu ziyaretle Ergenekon davasının kaderi değişirse ki niyet budur, Türkiye bakımından önemli bir fırsatın daha heba edileceğinden kuşku duyulmasın.
Buna AKP hükümetinin kıstırılmışlığı ve irade zayıflığı olarak beliren ruh hali eklendiğinde Ergenekon davasında bir dönüm noktasında olduğunu söylemek mümkün.
Seçenekler aşağı yukarı bellidir.
Ya bu sürecin, genelkurmayın son müdahalesi doğrultusunda iyice budanmasına ve sonuçta bildik Susurluk ve Şemdinli davaları gibi unutulmasına göz yumulacak.
Ya da Türkiye toplumu inisiyatif geliştirecek, bu davayı yargıya –kendi hukukunu korumakta aciz yargıya- ve siyasi iradeye (ortada irade diye bir şey varsa eğer) bırakmayarak kendisi sürece aktif bir biçimde müdahil olacak.
Ergenekon, salt bir yargı meselesi değildir artık.
Tersine bu dava Türkiye’nin kirli, kanlı ve karanlık geçmişiyle yüzleşmesinin diğer bir adıdır.
Statükocu ve militarist devlet anlayışından çağdaş ölçekli bir devlete dönüşüm fırsatıdır.
Demokrasiyi evrensel standartlarda işletip kurumlaşmak için açılan bir kapıdır.
Eğer Ergenekon davası kendi doğal seyrinde işler ve olması gereken yere gidebilirse, bunun en çok Türkiye’de kalıcı bir barışın inşasına ve Kürt ve Türk halklarının birlikte yaşamaları için gerekli güven zemininin oluşmasına katkısı olurdu hiç kuşkusuz.

Geen opmerkingen: