maandag 1 september 2008

TC ASKER SIVIL OLIGARSISI COKME ASAMASINA GIRDI

Anadolu halklarinin dusmani irkci gerici kan emici musluman sozde turklerin saltanatlari sallaniyor.


Türkiye’de 80 yıldır egemen olan askeri ve sivil bürokrasi, Türkiye’nin AB ile olan bütünleşme çabaları dolayısıyla ayrıcalıklarını yitirme telaşı içindedir.
Sık sık yüze vuran bu telaş, ırkçı, milliyetçi söylem ve akımların boy vermesinin, gelişmesinin ve Hrant Dink olayında olduğu gibi eyleme dönüşmesinin önemli nedenlerinden biridir.
Bu güçler demokratikleşmeyi kesintiye uğratmak, Türkiye’nin AB sürecini sabote etmek, bu yolla ayrıcalıklarını korumak amacındadırlar. Türkiye’de demokratikleşme karşıtı bu güçler Irkçı-şoven milliyetçiliği pompalayarak çağdaşlaşma-demokratikleşme yanlısı güçleri sindirmek istiyorlar.
Bunun önüne geçmek için, Türkiye’nin Avrupa standartlarında bir demokrasiye ulaşabilmesi için kararlı bir mücadele yürütülmesinin gerekli olduğu ortadadır.
Türkiye’de Kürt halk muhalefeti ile Türkiye demokrasi güçleri bu payda da buluşarak, güçlerini birleştirerek bu tür saldırıları geriletmelidirler.
AB sürecini kararlılıkla yürütülmelidir.. Ancak bu şekilde ırkçı, şoven ve milliyetçi akımları teşvik eden güçlerin önü alınabilir. Gelişmeye, ilerlemeye ve demokrasiden yana olan güçlerin önü açılabilir.
Öte yandan 2007 yılı Kerkük vesilesi ile Kürtler bakımından çok önemli bir yıl olacağa benziyor. Hatta Kürtlerin sırat köprüsünden geçecekleri varsayılabilir.
Kerkük sorunu, Irak Anayasası Irak halklarının iradesine göre şekillenen ve çıkan bir anayasadır.Sorunlar yine bu Irak Anayasası’na göre çözümlenmelidir.
Irak Anayasası’nın 140. maddesi Kerkük’te önce normalleşmeyi, yani yerlerinden sürülen Kürtlerin ve Türkmenlerin yerlerine dönme koşullarının yaratılmasını, daha sonra sayım yapılmasını ve seçmen kütüklerinin yeniden belirlenmesi ön görüyor.
Kerkük’ün statüsünün ne olacağı ancak bu normalleşme neticesinde yapılacak referandumla belirlenecek.
Bu yolun izlenmesi, insanlığın gereğidir. İnsan olmanın gereğidir. Çünkü insanlık geçmişte Kerküklü Kürtlerin başına gelenlere karşı kayıtsız kaldı. Şimdi bu görevi yerine getirmeli. Türkiye de, Kürt Federe bölgesi ile barış içinde, iyi komşuluk ilişkileri ve dostluk içerisinde yaşamaya alışmalıdır.
Türkiye’nin Ortadoğu’da önünü açması için, kendi sınırları dahilinde Kürt sorununu çözerek, demokrasiyi, bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.

Geen opmerkingen: