woensdag 21 december 2011

-Kürtler, Ortadoğu’da, kendi konumlarının ve Türk, Arap, Fars, Ermeni, Süryani gibi komşularının konumlarının bilincine varmak durumundadır. Bugün, herhangi bir Kürt’e, “Kürtlerin dünyadaki nüfusu ne kadardır?” diye sorsak, “en az kırk milyondur” der. “ Bu kırk milyonun, neden, uluslararası ilişkilerde hiç adı yoktur?” diye sorsak, sağlıklı bir cevap veremez. Kırk milyon Kürt’ün, neden, Birleşmiş ...Milletler’de, Avrupa Birliği’nde, Avrupa Konseyi’de, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda, İslam Konferansı’nda, İslam Kalkınma Örgütü’nde hiç adı yoktur? 2004 Atina Olimpiyatları’na 204 devlet katıldı. Bunlar arasında, nüfusu bir milyonun altında olan pek çok devlet vardır. Nüfusu beş milyonun altında olan devlet sayısı belki de 60-70 civarındadır. Nüfusu 50 binin altında olan, hatta bunun çok altında olan devletler bile vardır. Ve bunların çoğunun ülke genişlikleri Kürdistan’ın bir kasabası kadar bile değildir. O zaman Kürtler kendi konumlarının bilincine varmak durumundadır.

Örneğin Luxemburg, Avrupa Birliği’ne üye devletlerden biridir. Nüfusu 450 bin civarındadır. Avrupa Birliği’nin, “Ortadoğu’da bağımsız bir Kürt devletine karşıyız”, “Ortadoğu’da sınırların değişimine karşıyız” gibi kararları vardır. Bu kararlarda Luxemburg’un da imzası vardır. Bu durumda, nüfusu 450 bin civarında olan Luxemburg, nüfusu 40 milyon civarında olan Kürtlerin geleceğini belirlemiş olmuyor mu? Burada adaletsiz bir durum yok mu? Bu ilişkilerde siyasi ahlak var mıdır? Bu çelişkili durum neden, Kürtlerin kafasında bir kıvılcım çaktıramıyor? Uluslar arası nizam, 1920’lerde, nasıl, böylesine adaletsiz bir şekilde, Kürtlerin aleyhine kurulabilmiş? Bu durumda Kürtlerin söyleyebileceği bir şey yok mu? Kürtlerde neden bir aydınlanma gerçekleşemiyor?“
-Bütün bunların yanında, Kürtlerin zaaflarının da dikkate alınması, irdelenmesi gerekir. Bölünmenin, parçalanmanın ve paylaşılmanın hedefi olan bir ulus, birçok zaafı olan bir ulustur. Düşmanları, onun bu zayıf tarafından yararlanarak onu bölmüşler, parçalamışlar, paylaşmışlar, yok etmeye çalışıyorlar. Bu zaaflar nelerdir? Kürtler, neden bu zaafların üstesinden gelememişler?

Bugün dünyada 206 devlet var. 2008 Pekin Olimpiyatları’na 206 devlet katıldı. 2004 Atina Olimpiyatları’na 204 devlet katılmıştı. Bu devletlerden 193′ü Birleşmiş Milletler üyesi. Bu devletlerin çok büyük bir kısmının nüfusu bir milyondan az. Bu devletlerin toprak genişlikleri de çok küçüktür. Bazıları, belki, Kürdistan’ın bir beldesi kadar büyüklüktedir. Nüfusu bir milyondan az olan belki 40 devlet var. Kürtler ise, Ortadoğu’da, toplam olarak 40 milyondan fazla nüfusa sahiptir. Ama, Kürtlerin küçücük bir siyasal statüye sahip olmamaları dikkate değer bir durumdur. Bu, 1920′lerde, dünya nizamının Kürtlerin çok çok aleyhine kurulduğunu göstermektedir.

Bugün, Avrupa Birliği 27 üyelidir. 27 üyeden, Lüxemburg, Kıbrıs, Malta, gibi devletlerin nüfusu bir milyondan azdır. Lüxemburg’un, 1950′lerde, AB’nin 6 kurucu üyesinden biri olduğu bilinmektedir. Slovenya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya devletlerinin nüfusu 2-3 milyon arasında değişmektedir. Avrupa Birliği’nde, sadece, Almanya’nın, Fransa’nın, Italya’nın, Ingiltere’nin, Ispanya’nın nüfusları Kürtlerin Ortadoğu’daki toplam nüfuslarından fazladır. Belki, Polonya’nın nüfusu Kürtlerin toplam nüfusu kadardır. Geriye kalan 21 AB üyesi devletin nüfusları Kürtlerin nüfusundan azdır.

Avrupa Konseyi’nin 50′nin üzerinde üyesi vardır. Andorra, Monaco, San Marino, Liechtenstein gibi devletlerin nüfusları 10 binle 30 bin arasında değişmektedir. Bunlar bağımsız devletler olup Avrupa konseyi dışında Birleşmiş Milletler’in de üyesidir. Bunlar 1920′de dünya nizamının nasıl Kürtlerin aleyhine kurulduğunu gösteriyor.

Gerek Avrupa Birliği’nin, gerek Avrupa Konseyi’nin, “Ortadoğu’da bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına karşıyız, Ortadoğu’da sınırların değişmesine karşıyız” şeklinde kararları var. Bu kurumlar bunu, “… ama Kürtler bulundukları devletlerin sınırları içinde bazı haklara sahip olabilsinler” demek için söylüyorlar. Kararlarına, bağımsızlığın olamayacağı vurgu- lanarak başlanıyor. Peki, Kürdistan’nın bölünmesi, parçalanması ve paylaşılması konusunda bu örgütlerin bir görüşü yok mu? Avrupa Konseyi için, “Avrupa’nın vicdanı” denir. Avrupa’nın vicdanı’nın bu konudaki görüşü nedir? Onbin nüfuslu Andorra’nın 40 milyon Kürt’ün geleceğinin belirlemesine rol sahibi olması konusunda Avrupa’nın vicdanı ne düşünüyor? Kürtleri statüsüz bırakan bu dünya nizamında büyük bir adaletsizlik yok mu? Kaldı ki Kürtler, 200 yıldır özgürlük için mücadele ediyor. Yukarıda sözü edilen devletlerin hiç birinin özgürlük için bedel ödemeleri söz konusu bile değildir.

Bu ilişkiler çerçevesinde dünya nizamının, uluslar arası nizamın yoğun bir şekilde eleştirisi gerekir. Bu çerçevede, üniversiteler, basın-yayın kurumları, hukuk kurumları, sivil toplum kurumları eleştirilmelidir. 40 milyon olacaksın, uluslar arası ilişkilerde, uluslar arası kurumlarda adın anılmayacak. Hak-hukuk özgürlük söz konusu olduğu zaman Kürtlerin adı anılmıyor. Kürtlerin adı sadece “terör” söz konusu olduğu zaman anılıyor. “Terörün başı ezilecek”, “terörün kökü kazınacak” vs. şeklinde. Kürtlerde aydın, Kürtlerin aleyhine kurulan bu statükonun ne kadar bilincindedir? Bu ilişkilerin de irdelenmesi gerekir.

Geen opmerkingen: