Ilkel barbar toplulukların milletlerin üretime, bilime, edebiyata ve sanatta katkı sunmak, kültürel değerler yaratmak, çağı yakalamak diye bir dertleride yoktur. Onlar yalnız ve yalnız başkasının üretiklerine nasıl konarım, başkasının ülkesini, değerlerini nasıl talan ederimin hep hesabını yaparlar. Giderek bu anlayış tarihsel süreç içerisinde o topluluğun bir yaşama biçimi, ruhi şekillenme birliğine, doğal kültürüne dönüşüyor. Bu tür topluluklar ve milletler hep geçmişi yaşadıkları için, başkasının ülkesini nasıl talan ettiklerini, başka halkları nasıl kılıç zoruyla yendiklerini, nasıl katliamdan geçirdiklerini, kendi tarihinin övgü kaynağı olarak anarlar, devşirme genç nesillerine masalsı bir kahramanlık destanı olarak enjekte ederler. Çinlilerin bundan iki bin yıl önce orta Asyada bu kavimlerin ve onların kuzenlerinin barbar saldırılarına karşı kendisini savunmak için dünyanın en harikaları arasından sayılan on bin kilometre uzunluğundaki surların inşasını, kendilerine bir paye çıkarıp övgü kaynağı olarak sunarlar. Halbuki nasıl bir bahcıvan evcilleşmemiş vahşi hayvanlardan bahçesini korumak için çevresini çitliyorsa, Çinlilerde kendi ülkelerini bu barbar saldırılardan korumak için böyle insani bir deha yaratmışlardır. Viyana kapılarına ve cebelitarık boğazına, Yemene kadar gidişlerini, oraya kadar olan ülkeleri talan etmelerini, halklarını kılıçdan geçirmelerini kendi tarihlerinin bir övgü kaynağı olarak verirler. Düşmanı nasıl denize döktüklerini,1,5 milyon Ermeni katliamını övgü olarak değinmeleri, bazende savaştık ve yendik demeleri insanlığa ve tarihe bakış açılarını sergiliyor. "Ne mutlu Türküm diyene" ırkçı ifadesi bu tarihsel sürecin ürünüdür ve Türkler bu tarihi süreçde mutluluk duyuyorlar. Her yerinden kalkan Türk "Adriyatik denizinden Çin seddine kadar" olan sahayı yukardaki argumanlardan dolayı kendi nüfus alanları olarak sunmaları bu yayılmacı ve emperial anlayışın ürünüdür. Çinliler bu toplulukların barbar saldırılarına karşı on bin km uzunluğunda ki harika surlar inşa etmişler, ancak Anadolunun ve Kürdistan'ın kadim halkları böyle bir deha yaratamamışlar ve ondandırki yıllardır diğer komşu halklarla beraber cezasını çekiyorlar. Bağımsızlığı için mücadele eden halkları ise "arkadan hancerlendik", "ihanete ugradık","hainlik yaptılar", gibi suçlamaları yavuz hırsız ev sahibini bastırır misalindendir.
Yunanlılar 130 Küsür senedir kendi bağımsızlıklarını elde ettikleri halde, halen Türklerin tehditinden kurtulamamışlar. Ermeniler1,5 milliyon kurban verdikleri halde, Ermeni devleti Türklerin tehtidi altında varlığını sürdürüyor. Kıbrısın hali ortadadır.
Hergün Türk medyasında benzer görüntüleri görmek mümkün. Ancak geçenlerde Türk ve Yunan milli takımları uluslararası bir maç yaptılar ve Türklerin macı 4-1 kazanması şöven duygularını şahlandırdı. Olan sadece uluslararası bir maçtı ve nedeni uluslararası barışı ve dostluğu pekiştirmektir. Ancak karşı taraf yunan milli takımı olunca, Türklerin maça bakışı ve durumu algılaması hiçte öyle olmadı. Sanki Türkler Yunanistanı yeniden işgal etmiş gibi algıladılar ve öyle olaya baktılar. Nitekim tamda buna uygun birde klip yaptılar. Türk Tv. lerinde yayınlanan Wapmatix klip aynen şöyle; 4-1 skor eşliğinde Türklerin savaş marşı mehter takımı çalıyor, At sırtındaki Türk orduları kılıçlarını kuşanmış Yunanistana saldırıyorlar ve işal ediyorlar. Bir tepeye Türk bayrağını dikiyorlar. Gayesi uluslararası dostluğu pekiştirmek olan maç, mehter marşı eşliğinde savaşa dönüşüyor ve Yunanistan feth ediliyor. Zaten Türklerin dostlukdan anladığıda bundan başka birşey değildir. En son yapılan araştırmalarda Türklerin en çok okuduğu kitap Hitlerin kavgam kitapı, şu çılgın Türkler, Kurtlar vadisi dizileri seyretmek degilmidir?. Böyle ruh haline sahip bir toplumla bir arada olmanın, yanyana yaşamanın ne kadar riskli olduğu biliniyor. Sahi yine 40 bin gencimizi kurban veririz ve Atinayıda alırız diyen İstanbul üniveristesinin o ünlü Rektörlerinden Kemal Alemdaroğlu degil miydi? Bilim adamı etiketli birileri böyle düşünüyorsa o toplumun normal vatandaşlarından ne beklenilir ki?
130 senedir bağımsızlığını elde etmiş Yunanistan halen Türklerin tehtidi aldında yaşıyorsa, bu demektirki bağımsızığımızı aldıkdan sonrada biz Kürdler yıllarca Türklerin tehtidi altında olacağız. Ancak Kürd ulusuda bu tehtid algılamasını ciddiye alarak kendi devletini, kurumlarını, askeri gücünü, İsrail devletin benzeri heran savaş olacakmış gibi hazırlıklı olması gerekir. Güçlü ve modern bir devlet örgütlenmesine, modern askeri teknolojiye sahip olmak zorunda. Herşeydenden önce geçmişdeki bazı ayrılık pürüzlerin ortadan kaldırılması gerekir ve çağdaş anlamda güçlü bir ulusal birliğin oluşturulması zorunludur.
Halen atalarımız Viyana kapılarına kadar gitmiş bir milletin torunlarıyız diye gururlanmıyorlar mı ? Böyle sivilazisiyondan uzak ehlileşmemiş bir toplumun dünyanın başına neler getirebileceğini insan düşünmek bile istemiyor. Geçmişte yaptığı katliamlar, soykırımlar zaten ortadadır. Bu barbar kültürün tarihsel süreçdeki izlerinden değilmidirki, halen İtalyanlar çocuklarını korkutmak için "sus bak Türkler geliyor" diye öcü olarak gösteriliyor. Bundan değilmidir ki Avrupa genelinde barbarlık kavramı Türklükle eşanlamlı olarak bir çok yerde kulanılyor. Sivilleşme ve çağdaşlaşmaya karşı ayak direten Türkleri, Almanya'ya getirmekle tarihi hata yaptıklarını Almanya başbakanı Helmud Schmidt der Spiegel dergisine verdiği bir mulaakata söylemişti. Türklerin yerine uzak asyada bir halkı getirmiş olasaydık şimdiye kadar çoktan bize uyum sağlamışlardır diyor. Türkleri Almanya'ya getirmekle hatta etiklerini söylüyor.
Ancak dünya eski dünya değildir. Bilim, teknik ve çağdaşlaşma dünyayı başka yöne götürüyor ve insanlığın sivilleşmesini daha ileri düzeylere taşıyor. Çağdaşlaşan, sivileşen dünya eski orta çağ değerlerden kendini koparıyor ve yeni insani değerlerle tanışıyor. İnsan haklarına saygı gösteren, insanlığa karşı işlenmiş suçları red eden, kendi komşusu ile birçok şeyi paylaşan bir dünyaya doğru gidiyoruz. Ulusların kendi kaderlerinin tayın hakına saygılı, kan dökmeden, zor kullanmadan demokratik usullerle birbirlerinden ayrılan (çekler ve slovaklardan olduğu gibi) veya birleşen daha özgür bir dünyaya doğru gidiyoruz. İnsanlık suçu işleyen savaş suçluları ve soykırım yapanlar artık uluslararası mahkemelerden yargılanıyorlar. Onun için herkes kendi tarihi ile hesaplaşıyor. Geçmişde başka halklara karşı yapmış olduğu soykırımlarla hesaplaşıyor, eleştiriyor, lanetliyor ve hatta onu öven tavırları beyanatları suç sayıyor ve yargılıyor. Bu anlayış giderek dünyanın ortak tutumuna dönüşüyor. Onun için BM de bu yönde sık sık kararlar çıkarılıyor. Dünyada soykırım artık bir suçtur. Bu gün Almanya'da yahudilere yapılan soykırımı övmek suçtur ve bunu kendi yasalarına koymuş. Almanlar her yönü ile yasalarda, eğitimde, basında, siyasette, edebiyatta çok hasas davranıyorlar, çaba harcıyor ve utanc verici bu geçmişi ile hesablaşıyorlar. Bu tutum Almanları uluslararası alanda kücültmüyor, tam tersine büyütüyor itibar kazandırıyor. Günümüzde çağdaş hiç bir halk geçmişde yaptığı bir soykırımla övünmüyor, geçmişde yaptığı savaşları talanları red ediyor. Günümüz insanın istikameti bu yöndedir. Onun içindir ki Avrupa ülkeleri birbirleri ile yaptıkları savaşları kınıyorlar. Bunları kendilerine övgü kaynağı yapmıyorlar. Avrupa halklarının bu tutumları onların birbirlerine karşı olan önyargılarını ortadan kaldırıyor ve birbirlerine daha güvenle yaklaşmalarını sağlıyor. Onun içindir ki kendi aralarındaki sınırları hiç teredtüd etmeden ortadan kaldırabiliyorlar.
Yukarda izah edilenleri Türklerde görmek mümkün mü? Türklerde kendi tarihlerinde yaptıkları soykırımları ve utanç verici tarihi geçmişleriyle hesaplaşıyorlar mı? Anadoluyu ve Kürdistanı katliamlar mezarına çeviren bu ruh hali, halen o barbar tutumunda ısrar ediyor. Yeni talanlara, katliamlara girişmek istiyor. Bunun için hazırlıklar yapıyor. Kendi tarihi ile hesaplaşmayan, yaptığı soykırımları kabullenmeyen bir zihniyetin aynı şeyi yapmıyacağınının garantisi nedir? ve nitekim Kürdistan'da aynı katliamcı zihyniyetini sürdürüyor. G.Kürdistan'a karşı tutumu, yeni savaş naraları, Kıbrıs ve diğer komşu ülkelerine karşı düşmanca tutumu bu yayılmacı politikanın izahıdır. Türklerin bir özdeyişi haline gelen "Türkün Türkten başka dostu yoktur" ifadesi bu ruhi şekillenmenin dışa yansımasıdır. Sen kimseyi dost olarak görmesen, kimsede seni dost olarak görmez. Sen kendi kanlı soykırımcı tarihinle, diğer çağdaş halkların yaptığı gibi hesaplaşmazsan, aynısını halen sürdürüsen çağdaş dünya halklarının arasından yerin olmaz. Diğer dünya halkları böyle yayılmacı, katliamcı bir anlayışı kendisi için risk sayar ve gereken tedbirleri almak zorundan kalır. Çünkü böyle talancı yayılmacı bir yapı geleçekte dünya halklarının başına bela olur ve dünya için bir risktir. Dünya milletleri böyle bir riski taşıyamaz. Böyle bir tehtidi bertaraf etmek için tedbirler alır, girişimlerde bulunur. Bu tür girişimlerin tarihde örnekleri vardır. Hittler Almanyasının, Musolini italyasının ve en son Taliban rejimin, Saddamın ve Sırbların başına gelenler ortadadır.
Kürtlerin böyle barbar bir milletle bir arada yanyana olması tarihi bir şansızlıktır. Bunu yazarken bazıları genellemeden dolayı eleştirebilirler. Ancak son yıllarda Kürdistan'da ve Anadoludaki toplu linç girişimleri, toplu yakmalar, insan boğazlanmaları ve hunharca katliamları yapanlar hangi zihniyetin insanlarıdırlar. Son dönemlerdeki Hittlervari bayrak ve Atatürk posterli kitlesel yürüyüşler hangi faşist zihniyetin kitlesel yansımasıdır?
Geen opmerkingen:
Een reactie posten