dinsdag 28 oktober 2008

Kürdistan şimdi kurulacak veya hiçbir zaman!!!!!!!!!!

Aşiret çözülme sürecine girmiş, tarikat ve medresenin Kürdistandaki rolu nerdeyse yok edilmiştir. Bu durum, Kürt Milletini savunmasız bir hale getirmiştir. Ama düşmanlarımızın durumu bizimkiden daha ‘iyi’ değil. Onlar da ideolojik, etnik, ekonomik, askeri ve siyasal problemler ile karşı karşıyadır. Merkezleri bunalım içerisindedir ve çözülme sürecine girmişler. Bizi yutmaya çalışıyorlar. Bizi yutanlar parçalanır.
Kürtler Millet olarak varlık ile yokluğun son aşamasını yaşıyor. Bu son savaştır. Ya başaracak ve kurtulacaklar ya da yok olup gidecekler.

Tarihin hiçbir zamanında işgalci güçler Kürt bireyi ile ilişki kurma olanağına sahip olmamıştır. Tekniki nedenler, dil ve diğer komunikasyon olanakları, buna engel olduğu gibi, Kürt milletinin örgütlülüğü buna esas engeldi.

1900’li yıllara kadar işgalci güçler’in Kürdistandaki varlığı geçici olmuştur. Esas olarak anlaşmaya dayanan bir ilişki geçerli olmuştur ve fiili bir işgal da yoktur. Sadece geçici ve savaş dönemlerinde, işgalci güçler ile Kürtler arasında direk bir ilişkiden söz etmek mümkündür. O da esas olarak bir savaş ilşkisidir. Fakat muharebe cepsesinde Kürtleri yenen işgalciler, Kürt toplumunun sivil kuruluşlarına teslim olmak zorunda kalmış ve anlaşma yolunu seçmişlerdir. Yani Kürdistandaki sistem varlığını kuruyabilmiştir.

1900’li yıllardan sonra işgalciler Kürt beyleri, ağaları veya seçkin şahsiyetler üzerinden ilişki kurmak zorundaydı. İşgalci devlet vazifedaraları ile ilişkiye geçmek Kürt toplumu içerisinde kabahat sayılıyordu. Fiili olarak’ta engellenmişti. Devlet ile sıradışı ilşki kuran bireyler toplumdan tecrit ediliyor veya yok ediliyordu. Şehir, kasaba ve köylerde sadece bellirli kişiler işgalci memur ve askerler ile ilişki kurma yetkisine sahipti. Görevleri durumu idare etmekti. Bu durum, apocu savaşa kadar böyleydi.

Şimdiki durumda, Kürdistan’ın güneyi kurtulmuş, güneyin diğer parçasında Suriye rejiminin hiçbir dayanağı yoktur. Doğu Kürdistan’da durumu biraz karışıktır ve bu karışıklığın da esas nedeni apoculuktur. Cumhuri İslami ve Türklerin anlaşması sonucu apocular Kürdistan’ın doğusunda örgütlenmişir. Ama apoculuğun özelliği ve vazifesi gereği, güç olmaması hesaplanmıştır. Apoculara örgütlenmeden güçlenme görevi verilmiştir. Türklerin ve Cumhuri İslami rejiminin ‘siyasallaşmaktan’ duydukları korkudan dolayı, apoculuk, onları stratejik amaçlarına ulaştıracak bir araç olamamıştır. Apoculuk, toplumun dejenere edilmesinde, toplumun çözülmesinde kullanılmış ama güç olması engellenmiştir.

Apoculuk Kürt toplumunun enerjisini, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan demode amaç ve fikirlere kanilize etmiş, Kürt Milletinin kurtuluşunu engelleyen bir faktör olmuştur.

Apocu hareket sadece Kürdistan’ın kuzeyinde değil, diğer parçalarda da örgütlenmiş ve merkezdeki ‘yoketme projesini’ sekteye uğratacak bir Kürt hareketinin gelişmesini engellemek için kullanılmıştır.

Kürdistan’ın kuzeyi Kürtleri yoketme projesinin merkezidir

Kürdistan’ın kuzeyinde ise Türk devleti, son 20-30 yılda Kürt toplumuna zorla çözmek, asimile etmek ve Kürt Milletini yoketme amaçlı projesini uygulamıştır. Asimlasyon ve Kürt Kültürüne düşmanlık esasında geliştirilen apoculuk, televizyon kanalları ile desteklenmiş ve Kürt olan herşeye düşman ‘kürt hareketi’ güçlendirilmiştir.

Köylerden ve kasabalardan çıkarılan milyonlarca Kürt, asimile etmek, soysuzlaşmak anlamına gelen Türkleştirmek ve ortadan kaldırmak amacı ile Kürdistan’ın birkaç şehrine ve Türkiyenin batısına sürgün edilmiştir. 3.5 milyon Kürt çocuğu ‘sokak çocuğu’ haline getirilmiş onbinlerce Kürt kızı fahişleştirlmiş ve yüzbinlercesi de savaş’ta katledilmiştir.

Türk devletinden nefret eden, Kürdistan’ın kurtuluşu için savaşmak isteyneler apocu saflara katılmıştır. Türk devletinin en gaddar kolu olan apoculuk, Kürt olan herşey ile amansız bir şekilde savaşmıştır. Kürt ulusal kurumlarına düşmanlık, Kürt Kültürü ve geleneklerine düşmanlık esas hedef olarak bellirlenmiş ve Kürt siyasal hareketine karşı savaş başlatmıştır. Kürt gençleri apocu saflarda düşman’ın çıplak hedefi haline getirilmiş, örgüt içi tasfiyeler ve çeşitli bahaneler ile binlerce ve onbinlerce Kürt genci öldürülmüştür. Tek kelime Türkçe bilmeyen gençlere zorla Türkçe öğretilmiş ve sözüm ona Kürt hareketinin resmi dili Türkçe olmuştur. Apocuların veya yandaşlarının belediyelerinde Kürt kadınları için Türkçe kursları adı altında Kürt toplumuna nefret eken kurslar açılmış ve Kürt kadının asimile ve Kürtlükten çıkması için her türlü metod denenmiştir.

Eğitim, infrastruktur, ekonomik ilişkiler, teknik olanaklar ve televizyon yayınları ile desteklenen soysuzlaştırma projesi, apocuların fiili ve aktif desteği ile sürdürülmüştür.

Kürt toplumu Kürdistan’ın kuzeyinde tam bir çözülme sürecine girmiş ve tanınmaz bir hale gelmiştir.

Sadece seçkinler değil sıradan Kürt bireyi, aşiret çocukları, Türkçe öğrenmiş ve işgalci güçlerin propagandasından etkilenir hale gelmiştir. Kürt toplumu ile işgalci güçler arasında kalkan olan aşiret, tarikat ve medresenin zayıflaması, Kürt bireyini savunmasız bir duruma getirmiştir. Kürt bireyi işgalci güçlerin propaganda, yayın ve psikolojik savaşından etkilenir hale gelmiştir.

İşte tam da bu noktada, Kürt siyasal hareketi, kadim Kürt örgütlerinin görevini üstlenmesi gerekliydi. Ve işte tam bu noktada apoculuk ‘truva atı’ olarak kullanılmış ve Kürt Milletini, tarihin hiçbir zamanında olmadığı kadar zayıflatmıştır. Ve işte bu nedenden dolayı, apoculuğa fazlaca atıfta bulunuyorum.

Düşmanlarımızın durumu

Kürt örgütlerinin çözülmesi, Türk devleti için de problem olmuştur. Nasıl ki Selçuklular ve Osmanlılar Kürt Beyliklerini, Aşiret Konfederasyonlarını küçülterek Kürdistanı idare edilemez bir hale getirdilerse ve sonradan daha alt birimler ile anlaşmak zorunda kaldılarsa, aynı durumun yeni bir tekararı ile karşı karşıyayız. Mart-Nisan aylarında Diyarbekir, Gever, Şemzinan ve diğer şehirlerde meydana gelen olayları kontrol altına alabilmek için işlemez hale getirdikleri Kürt belediye vb. kuruluşların yardımını almak zorunda kaldılar. Yani bireyleşen Kürt toplumunu idare etmek hiç te sandıkları gibi kolay değil. Yani Kürtlerin en zayıf olduğu bir zamanda da çıplak silah ve zorla yönetemek mümkün değil.

Kürt Milleti son yüzyılda devlet kuramadı. Soğuk Savaşın gaddar politikasının kurbanı ve hedefi oldu. Soğuk Savaş bittiği zaman da, soğuk savaş konseptinin bitişini, zor ve 10-15 yıl geç yaşayan, geri ve paylaşılamayan bölgenin merkezinde, barbarların insafsızlığına kaldı.

Ama Kürtleri döven, söven, öldüren güçler zayıflamış ve bunalım sürecine girmiş bulunuyor. ABD’nin yeni koncepte göre bölgeye gelmesi, Kürtler ile devlet kurmuş olanlar arasındaki askeri güç dengesini eşitledi. Hatta yer yer Kürtler, onlardan daha avantajlı ve daha güçlü duruma geldiler.

Karanlık çemberi bir noktada koptu. Kürtler Kürdistanın güneyinden güneşi gördüler. Kırılan çemberin tamiri mümkün değil ve tamamen çözülmek üzeredir.

Devlet aparatına sahip olmak dışında, herhangi bir özelliğe sahip olmayan işgalciler, gelişmelere ayak uyduramıyor. Hantal rejimleri günün koşullarına elverişli olmadığı gibi, değişim kabiliyetine de sahip değiller. Oluşturdukları kalabalık orduları, modern askeri eğitim ve askeri tekniğe sahip ordular karşısında, oyun oynayan çocuk birlikleri gibidir. Biriktirdikleri silahları, ABD’nin modern silahları karşısında çocuk oyuncağı bile değil.

Çok çok abartılırsa polislik yapabilecek kapasiteye sahip orduları işlevsiz kalmıştır. İşgalci dört devletin orduları iç-savaş ve dış destekli bölgesel savaşlar için hazırlanmıştı. ABD ordularının bölgede bulunması, bölge devletlerinin kendi ordularını iç’te ve bölgede kullanılmasını engelliyor. İşlevsiz kalan orduların merkezi bunalıma düşmüş ve orduların varlığı tartışılır hale gelmiştir.

Geen opmerkingen: