maandag 10 november 2008

Mustafa Kalpak

Yurtdışında açık-yasal bir Kürt partisini kurmak hem mümkün hem de kolaydır!
Şu veye bu ideolojinin Kürt milli meselesine daha çok doğru ve gerçekçi bir yaklaşım olduğunu lanse etmeden yani peşin İdeolojik doğrular yerine; soruna sınıflar ve ideolojiler üstü bir politik anlayış göstermek daha doğrudur. Koşularımıza uyarlanacak siyasal doğrulardan, günün gerçeklerinden, mümkün olandan hareket etmek soruna doğru bir yaklaşımdır. Örneğin Kürtler oy kullanırken ideolojik değerlere göre oyunu kullanmıyor.

Kürt oylarını Kürt siyasi hanesinde toplaması lazım artık, bu açık-legal çalışmada asıl bir görevdir. Bunun için de toplumsal özgürlüklerin ön koşulu olarak ortak milli örgütlenmelere ihtiyaç vardır. Hem ülke içinde ve hem ülke dışında ortak politik partilere gereksinim vardır. Böylesi örgütlenmeler toplumsal-siyasal iç barışın garantisidir de aynı zamanda.

Ortada kopya edilecek bir model yok. (hiç bir model kendi aslı gibi olamaz).

Modeli kendimiz yaratalım. Kişi olarak politik ideolojilerin bayraktarlıği ile megafonluğu yapmanın Kürt halkına bir yararının olmayacağı kanısındayım.

Toplumsal ve siyasal şekilenmeyi ideolojilere göre biçimlendirmek bana göre toplumsal yaşantıyı ve siyaseti felce sokuyor ve politik mücadele yeteneğini zayıflatıyor. Siyasi elit kesimin önemli bir bölümü içinde halen Kürt davasına olan bağlılık aktif ya da pasif olarak devam ediyor. Fakat ideolojilere bağlılık sönmüş durumdadır. Örneğin bir zamanlar kurtuluş ideoloji olarak kabul edilen Marksist-Leninist ideolojiye artık pek itibar edilmiyor. Bugün de liberal ideolojiyi idealize etmenin bir anlamı yoktur bana göre. İnsanları ortak-milli dava etrafında örgütlenmesi en sağlıklı yoldur.

Bazı çevrelerin azimli kesimi, olaylar karşısında tavır takınarak pratikte siyasal bir kimlik kazanıyor ama ortak toplumsal maddi bir güç haline gelemiyorlar. Gerçekçi olmak gerekir.

Bizdeki ideolojiler kendi sınıf kökleri üzerinde gelişmemiştir. Modern ideolojilerin toplumsal tabanları yoktur ya da çok zayıftır. İdeolojiler yanlızca düşüncede var olmuştur. Bunların da savunuculuğu aydın tabaka yapıyor. Onu da yaşam şekline disipline etmiyor. Özümlemiyor. İdeolojinin düşünceleri kişiye ait olmuyor. Ait olan sadece yüzeysel yanlarıdır. Toplumsal - siyasal yaşamda yaralar açan yıkıcı, saldırgan ve extrem yanlar kendisini daha fazla göstermiştir. Bu da toplumsal gelişmişlik ve kültürel - psikolojik yanımız ile izah edilebilinir. Geriye milli değerler kalıyor. Bu şimdi güçlü ve birleştirici bir rol oynamaktadır.

İdeolojiler toplumun sosyo-ekonomi, sosyo-politik idare şekli ile politik kurallar ve düzeni ile insan değeri, çevre, mülkiyet şekli ile kurumların düzeni vs ile ilgili bir yapılanmaya (kurulu bir düzene) hitab ediyor. Toplum olarak bu seviyede değiliz. Çoğu kere ideolojiler sınıfsal karekterlidir. Bana göre Kürtler için özü sınıfsal ideolojik oluşumlar bir sonraki projedir. Sınıfsal ve ideolojik temel çıkarlar da değil ortak-milli çıkarlar temel esas alınarak yol alınmalıdır. Ulusal gurur olmalı ve Kürtler kendi hakkları için ortak örgütlenebilmelidir. Mücadele hem öz ve hem biçim itibariyle ulusal karekterli olmalıdır. Milli konularda birlik, ideolojik birlikten daha önemlidir.

İdeolojiler değişik değerlere sahiptirler. Toplum yaşamının yönlendirilmesi ve yönetilmesinde önemli bir rol oynarlar. Fakat önce halkın topluluktan, politik-toplum değerleri etrafında toplanması gerekir. Bunun için de Ortak bir milli değerler siyasal-programına ihtiyac vardır. Bu değerler herkes için aynı olmalıdır. En azında kısa ve orta vadede bu böyledir. Uzun vaadede de bu değerlerin ne olması gerektiği elbete tartışılmalıdır. Ayrılıklar birlikte davranmak için sorun haline getirilmemelidir. Gelecek vaadeden nedir? Bunun için ''yüz çiçek açılsın, yüz fikir mücadele etsin'' .

Toplumsal değerler alanı önce kısa ve orta vadede Kürtlerin kültürel hakları ile politik serbestliliği ile ilgilidir. Bir diğer anlatım ile bu Kültürel-otonomi ve siyasal serbestlik alanı ile ilgilidir. Buna minimum haklar veya asgari haklar alanı da denilebilinir. Bu alan aşaması serbest, korkusuz bir ortamın oluşmasına, gerçek anlamda halk iradesinin objektif şartlarının doğmasına ve politik oluşumların halkla yakın temasına vesile olur. Kopenhag Kriterleri, Katılım Ortaklık Belgesi’nin siyasi kriterleri, ülkedeki açık-yasal örgütlenen Kürt partilerin politik programları ve mücadeleleri bu alana hizmet ediyor. Bu aşama Kürtlüğü ve onun toplum, kültürel ve siyasal özeliklerinin dinamizmini ortaya çıkaracaktır . Böylesi bir toplumsal-siyasi alan Kürtlerin etnik, siyasi örgütlenme hakkının maddi ön koşullarını da yaratacaktır. Bu özgürlükler alanı aynı zamanda, kendi kaderini eline almak gibi bir ortamın oluşumuna da hizmet edecektir.

Ortak milli değerler siyasal-programın bir diğer yanı ekonomik ve sosyal kalkınma ile ilgilidir. Bu değerler bana göre serbest toplumsal pazar ekonomisi - ekonomik demokrasi - ile ilgilidir. Bu çok çeşitli mülkiyet hakkının savunulması ve korunması anlamındadır.

Kürt siyasi örgütlerin çoğunluğu bügün Kürtler’in toplumsal ve özgürlük hakları için kısa ve orta vadedeki çıkarlarına bütünüyle farklı bakmıyor artık. Burda bir konsensus sağlanmıştır. Mücadelenin seyri konusunda da bir konsensus sağlanmıştır. Bunun geliştirilmesi lazım. Kültürel özerklik ve siyasal serbestlik için gizli örgütlenme yöntemlerini seçmek veya tercih etmek gereksizdir artık.

Kürt siyasi örgütleri uzun vadede Kuzey Kürdistan için kaderini tayin etmek hakkı (buna maximum haklar veya azami haklar alanı da denilebilinir) ve bu hakkın kulanımına ilişkin en son kararın ne olacağı, K. Kürdistan’ın siyasi -coğrafik yasal statüsünün nasıl bir şekil alması gerektiğini de, yöntem olarak bir halk oylamasına bırakılmalıdır. Buna ilişkin de bir konsensus sağlanmalıdır. Eğer bu hakkın kulanımının nasıl olması gerektiği yönünde belirlemelerden ısrar edilirse ve gerekli görülürse o zaman tayin hakkının kullanımı için farklı çözüm yolların hepsi bir siyasi programda yer almalıdır. Farklı çözüm yolları ortak bir partide yer almaya engel olmamalıdır. Yukarda bahsetiğim sorunun güncelliği uzun bir döneme ilişkindir.

Bügün mücadelenin geçmişteki mahkum edilmiş biçim ve yöntemlerine karşı çıkarken ve gelecekteki biçimlerini savunurken başarılı ve başarısız olmanın sırlarını yanlızca orada aramamak lazım. Diğer başka bir çok neden daha var. (Ayrı bir konu).

Ilegalite ve legalite’yi biraz açmaya çalışacağım. Türkiye`de ki Kürt partileri çifte bir baskı sonucunda kapalı-gizli örgütlenmeyi tercih etmişlerdir.

Birincisi ideolojik bir baskı sonucudur. Kürtlerin mücadelesi ve örgütlenmesi illegal bir biçimde olması gerekir, bu bir gereklilik ve siyasal bir hakkın kullanımı şeklinde algılanmış ve epey idalize edilmiştir. Leninist-Stalinist gibi bir örgütlenme biçimi uygun görülmüştür. Çarlık Rusya’sındaki Marksist’lerin (Bolşevik’lerin) örgütlenme modeli esas alınmıştır. Bu modele rağbet edilmesinin ardında yatan gerçek, modelin Bolşevik’leri iktidara getirmesidir. "Meşruiyet" kavramı illegalite, legalite ise; "kanun boşluklarından yararlanma, kısmi haklar alanı" olarak algılanmıştır. Böyle bir "esnek siyaset" değişen duruma ayak uydurma, tarihin dönemeçlerine bel bağlama, açık-gizli parlementer -parlementer olmayan, yasal-yasal olmayan, silahlı-barışçıl gibi ikircimliğe yol açan, ne istendiği beli olmayan kargaşıklıklara yol açmıştır. Açık-legal örgütlenme ve sivil-legal eyleme pek ittibar edilmemiştir. Örgütte gizlilik esas olmalı ve örgüte üye olanların "devrimci eylemi meslek" edinmiş olmaları gerekir anlayışı hakim olmuştur. Bütün gizli işlerin az sayıda "profesyonel devrimcinin" elinde toplanması ve örgüt üyeliğin çok dar tutulmasi gerektiği inancı egemen olmuştur. Örgüt içi demokratiklik ilkesi "yararsız ve zararlı bir oyuncak" gibi görülmüştür. Örgütün güçlü ve sağlam olması için "Demokratik merkeziyetçilik" ve "Demir disiplin" ilkeleri savunulmuş, çok katı bir emir-komuta siyasal köktencilik mekanizması inşa edilmiştir.

Öte yandan kimi örgütler gizliliği esas alarak sendikalarda, yasal derneklerde, parlementoda "en gerici örgütlerde" basın-yayın alanında vs çalışmayı öngörmüşlerdir. Buna legal, açik demokratik alan denilmiştir. "Öncü" nün sloganı da: "En dar, en gizli temelde örgütlenmek, en geniş halk kitlesi içinde çalışmaktır" olmuştur. İllegal örgütler açık-legal olmak istemiyolar ama açık alanlarda çalışmak istiyorlar. Amaçları legal alanları, kuruluşları kendilerine bağlamak ve gölge örgütlenmeler oluşturmaktır.

İkinci ve önemli bir sebeb de, Türkiye'de ki yasaların Kürt partilerine izin vermediği içindir. Devletin güvenlik güçlerinin baskıları yüzünden Kürt örgütleri gizli örgütlenmek mecburiyetinde kalmışlardır.

Türkiye 'de Kürt sorunu meşrudur - de factum - bir olaydır. Mevcut yasalar ile çelişiyor. Yasaların fiili duruma ayak uydurması lazım.

Legal/açık mücadele yolu ile yeni bir siyasal bilinç yaratılarak izin verilmeyen için, önce yasal bir zemin hazırlanması gerekir. Legal örgütlenme ve mücadele sadece kanunların çerçevesiyle sınırlı bir alan değildir. Örgütlenme hukuki-siyasi-demokratik bir haktır. Burada hukuku, siyasi ve demokratik haklar ile kanunları biribirinden ayırt etmek lazım. Kanunlar anti-demokratik olabilir. Başka bir anlatım ile Kürt örgütlenmelerin gizlisi de meşrudur ve hukukidir.(örgütlenme hakkı). Türk yasalarına göre bu örgütler kanun dışıdır, illegaldır. Eğer Türkiyede fiili durum yasalar ile çelişiyor ise kanunlar hukuksal meşruiyeti temsil edemezler. Bunun içinde sivil ittiatssizlik, pasiv direniş, vergi vermeme, demokratik haklar için sivil ayaklanma ve başka bir çok haklar için örgütlenmek ve bu uğurda mücadele vermek meşrudur, hukukidir.

Kürt kimliğnin anayasal güvenceye bağlanması kısa ve orta vadede bir sorundur. Sorunun legal-açık ve demokratik yolardan çözümü önemli bir aşamadır. Bu durumun yaratılması için açık-sıvil mücadele ve onun araçları olan açık-yasal örgütlenmeler etkili, kalıcı ve sağlıklı sonuçlar yaratabilirler.

Açık-legal örgütlenme sadece bir gereklilik değil aynı zaman da hukuki-siyasi bir hakkın kullanımıdır da. Bunda ısrarlı olmalı ve bunu bir çalışma yöntemi olarak gören bir siyasal kültür felsefesi geliştirilmelidir. Bu yüzden yurt içi ve yurt dışı açık-yasal örgütlenmeler biribirlerini tamamlamalıdır. Bu hususta karşılıklı anlayış ve hoşgörülü olunması gerekir. Önemli olan açık-yasal Kürt partileri bağımsızlıklarını korumasıdır. Buralarda siyaset yapanlar kendi organlarına ve üyelerine karşı sorumlu olmalıdır. Kapalı-gizli Kürt örgütleri bu alanları birer çalışma hücreleri veya onu ele geçirme gibi planları olmamalıdır.Yurt içi ve yurt dışı partiler biribirinden uzak durmalı ama biribirlerini de dışlamamalıdır. Herkes biribirlerinin hükümranlıklarına saygı göstermelidir. Gizli-kapalı Kürt örgütleri yurt dışında kendilerini açıklığa kavuşturup ülke içindekiler ile karşılıklı destek ve dayanışma içersinde olmalıdır.

Bügün Türkiye’de, etnik-siyasal bir coğrafya için herhangi bir statüko talebinde bulunmanın ve bunun için açık-yasal partiler kurmanın şartları yoktur. Var olan, kurulup ta sonradan kapatılan partiler de (bu partiler açık olarak kendilerinin birer Kürt partisi olduklarını söyleyememektedirler) her ne kadar Kürt sorununa ağırlık vermekte ve onu ön planda tutuyor iseler de siyasal programlarını anayasaya göre uyarlamak zorunda kalıyorlar. Etnik hüviyetlerini gizlemek zorunda kalıyorlar. Sıkıştıklarında "Türkiyeli bir partiyiz diyorlar ’’. Yasaklı siyaset yürütmek zorunda kalıyorlar. Kendilerini tam ifade edemiyorlar. Örneğin Türkiye’deki anayasa ve yasalar, Ortak Katılım Belgesi istekleri (örneğin ana dil ile eğitim hakkı) etrafında bir örgütlemeyi dahi redediyor. Bu partiler asgari haklar alanı çerçevesinde bile, hatta onun altında dahi siyaset yaptıkları zaman kurucuları hapis cezaları ile tehdit ediliyor. Partileri kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Elbeteki şartlar Kürtlerin lehine doğru zorlanmalıdır. Böylesi partilere de ihtiyac vardır. Bu insanlar bunca zahmete karşın açık-yasal mücadele yürütüyorlar. Bu kolay bir iş değildir. Yurt için de açık-yasal mücadele veren partileri “ çıtayı aşağıda tutuyorlar’’ diye küçümsememek lazım. En önemli nokta burada, yurt içi partilerin Kürtlerin demokratik-siyasi hakklarının içini boşaltıp, geleneksel devlet politikasına entegre etmemeleridir.

Kapalı-gizli partiler yurt dışında açık parti bürolarını veya şubelerini kurmalıdır artık. Bu hem kolaydır ve hem mümkündür. Yurt dışında kurulacak ortak açık-yasal bir Kürt partisi Avrupa’lılar tarafından sempati ve anlayışla karşılanacaktır. Böyle bir partinin yurt dışında kurulmasının zamanı gelmiştir artık. Zamanı yakalamak önemlidir.

Yurt dışındaki ortak bir parti çalışması çok rahat, korkusuzca, etnik hüviyetini kullanarak, yasaklı bir siyaset yürütmeden, siyasetini sansür etmeden siyasal programını istediği gibi formüle etmede özgürdür. Böyle bir girişim pekala yurt dışındaki örgütlü kuruluşlar tarafından yürütülebilinir.

Bunun için:

Böylesi bir girişim için PNK (Kürdistan Ulusal Platformu) niye insiyatif sahibi olmasın?
PNK yi meydana getiren örgütler yurtdışında kendi aralarında örneğin Partiya Netewe ya Kurdistanê - PNK adı alında niye birleşmesinler?
PNK yi meydana getiren partiler ve örgütler yurt dışında ortak açık ve yasal bir parti de birleşmek için kendilerini niye fesh etmesinler..?
Avrupa devletlerin başkentlerinde PNK'nin niye şube ve büroları olmasın?
Avrupa konusuna gelince:

AB'ye üyelik normlarından biri olan ’’İnsan Hakları ve Stabil bir Demokrasi’’ ve ''Kopenhage Şartları'' Kürtler için ne anlama geldiği bir ''Yol Haritası'' güzergahında toplanması gerekir. Bu hususta sözkonusu örgüt ve kuruluşlarının ortak bir mütabakaya varması gerekir. Ortak mütabakat, bir deklarasyon şeklinde AB´nin remi dillerinde Türkiye`nin adaylığı için birinci derecede karar verecek olan AB üye devletlerine, kurum ve kişilere ulaşabilmelidir.

Ben memnunlukla AB sınırlarının Dicle ve Fırat nehirlerine kadar uzanmasını isterim. Fakat önce Türkiye’de Kürtlerin etnik ve demokratik hakkları konusunda ciddi ve zorunlu reformların adımları atılması gerekir. Buna dair somut bir eylem programının hazırlanması devletin görevidir. Kürt sorununu Türkiye’nin en önemli politik sorunudur. Sorun aynı zamanda Türkiye’nin AB`ye üyelik için görüşmeleri önünde de önemlidir. Türkiye politik taleplerin gereklerini yerine getirmeden AB`ye üye olamaz. AB`ye üyelik yolu Kürt sorunun en temel demokratik hakklarının tanınması ile mesafe alınabilinir.

Onun için Türk devleti ve hükümet lafları bir tarafa bırakıp hemen eyleme geçmeli. Hükümetin Kürt sorunun kısa ve orta vadede çözümü için atacağı adımlar, Türkiyenin Avrupa’nın bir parçası olma hayalinin inandırıcılığını da artacaktır.

Ben aşağıda siyasal haklar programın ana başlıklarını sunuyorum.

Kısa ve orta vadedeki temel politik haklar programı (asgari haklar alanı )

Anayasa dahil tüm mevzuattaki Kürtler’in kimliğini inkar edici düzenlemeler kaldırılmalıdır. Kürt kimliği anayasal ve yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Anayasa ve yasalar etnik, kültür, dil ve din farklılıkların kendilerini özgürce ifade etmeleri önündeki engelerin tümünü kaldırıp Türkiye`nin etnik ve kültürel çoğulculuğunu benimsemelidir.
Anayasa ve yasalardaki Kürtçe basım ve yayın, Kürtçe TV ve radyo yayın hakkları üzerindeki tüm engeler kaldırılmalıdır. Devlet bir Kürtçe Radyo ve Televizyon Kurumu, KRTK kurulmasını üstlenmelidir. Finansmanı vergilerden karşılanmalıdır. KRTK yasalar tarafından güvence altına alınmalıdır. Kürt halkının dil ve kültür hakları ile ilgili programların hazırlama ve yönetim işlerinin bir Kürt Kültür ve Bilgilendirme Genel Müdürlüğü’ne bağlanmalıdır.
Anayasa ve yasalar Kürtçe eğitim hakkını, Kürtçe’nin basın ve yayın dili olarak kullanılmasını, siyasi partilerin seçim propagandalarını ve iç toplantılarını Türkçeden başka Kürtçe veya başka bir dilde yapmasını tam güvence altına almalıdır.
Olağanüstü hal uygulanmasına son verilmeli, geçici köy koruculuğu sistemi kaldırılmalıdır. Boşaltılan ve yakılan köylerden göç ettirilen insanların yerlerine ve yurtlarına güvenli bir biçimde dönüşleri sağlanmalı, zararları devlet tarafından karşılanmalıdır.
Değiştirilen şehir, köy ve mezra isimleri tekrardan değiştirilerek eski isimlerine kavuşturulmaları gerekir. Kürt ana ve babalar yeni doğan çocuklarına istedikleri adı takmakta özgür olmalıdır. Adını istediği gibi değiştirmek kişinin isteğine bırakılmalıdır.
’’Bölücülük ve Ayrılıkçılık gibi suçlardan'' hapishanelerde bulunanların serbest bırakılması, yurt dışında mülteci hayatını yaşamak zorunda kalan Kürtlerin serbestçe dönmelerinin sağlanması, kürt politikacıların üzerindeki ’’siyaset yasağın’’ kalkması gerekir.
İdam cezasının kaldırılması gerekir.
Uzun vadedeki politik haklar programı (azami haklar alanı)

Kürtler kendi etnik, dil, kültür ve sınıf farklılıklarını esas alarak parti kurabilmelidir. Tarihsel olarak Kürtlerin yaşamış oldukları ve halen de yaşamakta oldukları bölgeye Kürdistan denilmesinde hiç bir sakınca yoktur. Siyasi partiler isterlerse sadece Kürtlerin yaşamış oldukları bölgede örgütlenerek seçimlere katılma ve bölgedeki genel oy dağılımına ve oranlamasına göre TBMM de temsil hakkını elde etmelidir. Kürt siyasi partilerinin bölgede bir Kürt Parlementosunun kurulması ve Kürtçenin ikinci bir resmi dill olma istemlerini, ’’bölücülük’’ ve ’’ayrılıkçılık’’ diye nitelendirip, kapatmaları anayasa ve yasalar tarafından önlenmelidir. Bütün bu düzenlemeler anayasa ve yasaların güvencesi ve korunması altında yürütülmelidir.

Kürtler siyasi kaderlerini serbest belirleme hakkını serbestçe savunabilmeli ve praktikte siyasi statülerinin ne olacağını, ilerde bir halk oylamasına bırakmak istemleri, halklar hukuku açısından doğal ve yasal bir hak gibi kabul görülmelidir.

Geen opmerkingen: