Diaspora’daki KAFKASYA’lılar içinde çalışma yapan; Kafkasya Kökenli Vatanseverler ve Devrimciler, 1980’li yıllara gelindiğinde; “Dönüşçüler” ve “Kalışçılar” diye ikiye bölünmüş durumdaydı...
"Dönüşçü” olarak tanımlanan vatansever kardeşlerimizin genel düşüncesi; “Burası bizim anavatanımız olmadığı için; Türkiye Diaspora’sında ki politik gelişmeler bizi enterese etmemelidir. Kim hangi partiye gider, kime oy verir, bizi ilgilendirmemelidir. Biz Kafkas Kültür Derneklerinde, Kafkasya üzerine bilgilendirme, Folklor ve Anavatanımız Kafkasya’ya dönme çalışmaları yapalım yeter.. Bu görevleri ifa et-mek için de, ayrı bir PARTİ kurmaya ve yasaları da -gereksiz yere- karşımıza al-maya, neden yoktur.” şeklindeydi..
”Kalışçı”denilen Devrimci kardeşlerimiz ise; “Köle olarak Amerika’ya getirilen Afrikalıların; Amerika’dan tekrar Afrika’ya dönmesi gibi -dönüş- bir hayaldir. Türkiye artık bizim de Vatanımızdır. Bu nedenle de Türkiye’de yaşayan insanlarla birlikte, politik mücadeleye aktif katılarak, Devrim yapılmasına katkı sunalım. O zaman, ulusal ve sosyal tüm sorunların çözümü sağlanmış olacaktır.. Bunu gerçekleştirmek için; sınıf savaşımının içinde olmak gereklidir. Bizler enternasyonalist’iz. Ulusal konuların öne çıkarıldığı, ayrı bir Parti kurmak yanlıştır“ diyerek, Ulusal ve özel sorunlarımızın çözümünü, ne zaman olacağı belli olmayan Türkiye Devrimine bağlayarak, Devrim sonrasına erteliyorlardı..
Bu Çerkes Devrimcilerinin her biri; “kendi örgütünün doğru yolda” olduğuna inandığı için de, “kendi” örgütü içinde birleşmeyi, propoganda ediyorlardı..
Oysa o zamanlar; bu sol örgütler içindekiler biribirlerini “Sosyal faşist, Mao’cu bozkurt, Enver Hoca’cı, Orta yolcu”diye, suçlayarak, öldürmekle meşguldü!.”
Bu örgütler de olup da, Çerkes olduklarını bilenler ise, karşılaştıklarında selamlaşamayacak kadar, biri diğerinden ayrışmış ve kardeşlikten uzaklaşmış durumdaydılar..
..1986 yılının Ağustos ayından itibaren -bazı- Kafkasya Kökenli Devrimciler; içlerinde bulundukları örgütlere “artık yeter!” diyerek, ayrılmaya başladılar.. Bunlar; Kafkasya Kökenli kitlenin içinde yıllardır çalışan “Dönüşçü ve Kalışçı” diye, tanımlananların önderi durumunda ki kardeşlerinin yanına gittiler.. “SON durumu” öğrendiler. Onlardan aldıkları Kitaplar, dergiler ve gazeteleri dikkatle okudular. Devrimci mücadele sırasında “edindikleriyle,” bu bilgileri birleştirdiler..
Kafkasyalılar; Devrimci örgütlerden kopup gelen Devrimci kardeşlerini, 60 yıla yakındır Türkiye ve Ortadoğu alanında, Kafkasya ve Kafkasyalılar için uğraşan, saygıdeğer “Yaşlı delikanlı” önderlere götürdüler ve tanıştırdılar..
“Halkımıza hizmet etmek için geldiğimizi ve bir daha asla gitmeyeceğimizi, ancak bilgi ve imkanlara! ihtiyacımızın olduğunu” kendilerine anlattık.. “Bu doğal önderler; bizleri sevdiler, bizlere güvendiler ve bize sahip çıktılar. Bilgi, tecrübe, ilişki ve tüm maddi imkanlarını önümüze serdiler!.”
Bu gelişmeler ve çalışmaların sonunda; durum muhakemesi yapıldı.. Diaspora ve Kafkasya için politik neticeler çıkarıldı. Bunları önce; THAMATE’lere (Büyüklere), sonra da “Dönüşçü” ve “Kalışçıların” Lideri durumundaki kardeşlerimize aktararak, “Somut duruma uygun olarak, yeni bir yapılanmaya gidilmelidir” dendi..
Türk solu içindeki “kalışçı” kardeşlere; “hiçbir Devrimci parti, Kafkasya’yı ve sorunlarımızı, gündeminin başına alamaz, çünkü hedefi başkadır” deniyor ve ayrıca onların içindeyken “yaşananlar da!” anlatılıyordu..
“Dönüşçü” kardeşlere ise; “Kafkasya’ya dönünceye kadar; Türkiye’nin demokratik ve güçlü bir ülke olması için mücadele edilmelidir. Çünkü bazı kardeşlerimiz belirli nedenlerden, hiçbir zaman vatana temelli dönemeyeceklerdir. Bundan dolayı; burada kalan insanlarımızın mutluluğu ve geleceği için ve Kafkasya’daki “Çerkes” cumhuriyetlerinin, Demokratik, Güçlü DOST DEVLETLERE ihtiyacı olması nedeniyle; Diaspora’da “kuyrukçu olmayan” ayrı bir örgütlenme inşa etmeli ve bunun aracılığıyla da; demokrasi güçleriyle, dayanışma içinde olunarak, DEMOKRATİK, GÜÇLÜ TÜRKİYE yaratılması, çalışmalarına destek olunmalıdır.” tezi ileri sürülüyor ve “apolitik davranmanın zararları” anlatılıyordu..
..”Kurulması gereken partinin, program ve tüzük çalışmalarını beraberce yapalım” denilen iki grup da, kendilerine göre haklı nedenler ileri sürerek, “BİRLİK oluşturma komitesinde” görev almadılar. Fakat her iki tarafın önderleri de, BİRLİKÇİ’lerle, hep KARDEŞ ve DOST olarak kaldılar..
..BiRLiK Hareketini oluşturmak için uğraşanlar; “ayrı kulvarlarda verilmekte olan ulusal ve demokratik mücadeleyi birleştirmek” zorundaydı.. Bu nedenle de; “kendi aranızda anlaşamıyor ve bizle de birleşmiyorsunuz. Siz bizim kardeşimizsiniz, sizleri çok seviyoruz, emeklerinize de büyük saygı duymaktayız. Fakat bu durum; tarihsel sorumluluğumuzu yerine getirmemizi engelleyemez” diyerek, Kalışçı kardeşleri sol sapma, dönüşçü kardeşleri ise sağ sapma olarak nitelendirerek; “artık düşünsel farklılığı, örgütsel ayrılığa sıçratma zamanı gelmiştir” kararına vardı.. Bu noktadan sonra Çerkes Devrimcileri; ikna olan KAFKASYA kökenli taraftarlarıyla birlikte hareket ederek, 21 Mayıs 1989’da yapılan Kongreyle; KAFKASYALILAR BİRLİĞİ’ni kurdular.. Kuruluş bildirgesi; “Kafkasya’dan kitlesel olarak Sürgün edilişimizin 125.Yılı dolayısıyla, Ankara merkezli, yapılan etkinliklerden bir hafta sonra” kamuoyuna açıklandı...
BİRLİK; “Bizim stratejik amacımız Anavatana dönüştür. Fakat bunun şartları oluşturulunca-ya kadar ki süreçte; bulunulan ülkelerdeki Barış, Demokrasi, Sosyalizm ve Bağımsızlık yanlısı kişi ve tüm örgütlerle, ulusal çıkarlarımıza ters düşmemek koşuluyla HALKLARIN ÖRGÜTLÜ BİRLİKLERİ çerçevesinde, verilen mücadelelere destek sunulmalıdır” diyerek, “herkesi, doğru mücadele alanına çekme” çalışmasına, devam etmektedir..
..BİRLİK dışında olan Kafkasya kökenli aktiv insanlarımızın çoğu; “sol” ve sağ partilerin kadrolarının içinde kalmaya devam etmektedirler. Bunların büyük bir bölümü; kardeş olduklarını bilmeden, Türkiye’nin her yerinde “Bağımsız” ve “BÖYÜK Türkiye” yaratmak adına, biribirlerini de “kırmışlardır”
MHP gibi militan sağ partilerde olan aktif kardeşlerimiz; “halkımızın çıkarlarını korumak için, her partinin içinde olmalıyız. Böylelikle insanlarımıza yardım edebilecek bazı imkanları elde edebiliriz. Ayrıca bizi anavatanımızdan eden Rus’ların; Türkiye’deki ajanları olan Komünistlere karşı, MHP ile birlikte savaşarak, ikinci vatanımız olan Türkiye’yi de korumuş olmaktayız” diyerek, kendilerinin “neden o parti’de olduklarını” açıklamaktaydılar..
Biz de onlara; “MHP ırkçı bir partidir. Türkün Türkten başka dostu olmadığına inanır. MHP’nin ideoloğu Nihal ATSIZ; biz Çerkesleri ve Abazaları da kendilerinin düşmanı görmektedir. Biz burayı da Vatan kabul ettiğimiz halde; o, bizim Kafkasya’ya dönmemiz gerektiğini söylemek-tedir. MHP devleti ele geçirmiş olanların, tetikçiliğini yapmaktadır. “Devlet” sizleri kullandıktan sonra; NSDAP (Milliyetçi Sosyalist Alman İşçi Partisi) içindeki sizin gibi “idealist” olan SA’lara yapılanı, sizlere de yapacaktır” diyor ve ekliyorduk; ”Bizi anavatanımızdan kovanlar Komünistler değil, ÇAR idi.. Komünistler, bizim düşmanımız olan ÇAR’lığı yıktılar” diyererek, “Lenin’in Kurtuluş savaşı sırasında Türkiye’ye Top, Tüfek, Süngü, Cephane ve Altın gönderdiğini, kurtuluştan sonra da Türkiye’de birçok fabrikanın kurulmasına destek sunduklarını, daha sonradan İ..İNÖNÜ ve STALİN gibi hain ve Şövenistlerin döneminde; Türk-Rus düşmanlığının karşılıklı olarak körüklendiğini, bunda Türk ve Rus halkının hiç bir günahı olmadığını, tüm insanların kardeş olduğunu, bizleri rahatça sömürmek ve yönetebilmek için, halkları ve bizleri biribirine kırdırmak isteyenlerin yalan ve yanlış sözlerine inanmamak gerektiğini” anlatıyorduk...
İnsanlarımızın “pasif politik kesimi” ise; sahtekar, hırsız ve din tüccarlarının kurduğu çeşitli partilerin, Liderlerine “inandırıldığı” için, onların kuyruğuna takılmıştı.Bu sebepten dolayı da; “kanında ihanet geni fazlası olan Erdal İNÖNÜ, vijdansız DEMİREL, patronların uşağı Turgut ÖZAL, ve Takiyyeci ERBAKAN tarafından, problemlerimizin çözüleceğini sanıyorlardı.”
Kardeşlerimize, bunlara “inanmalarının yanlışlığı” Kafkasya Kökenli bizler tarafından kurulan KONSEY’de, KOMİTELER’de, DERNEKLER’imizde, VAKIF, BİRLİK, KULÜP ve yaratılan her PLATFORM’da ve KAFKASYA’da da, defalarca anlatılmıştır. Fakat söylediklerimizin doğruluğu ancak, 23 Temmuz 1992’den sonra, daha somut olarak gösterilip, görünüp, yaşandıktan sonra, iyice anlaşılmıştır..
Türkiye’yi yöneten Sağ’cı hükümetler; Litvanya, Letonya Estonya, Slovakya, Çek cumhuriyeti, Slovenya, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Sırbistan-Karadağ ve Makedonya gibi, bağımsızlıklarını ilan eden 10 devleti kabul etmiş, fakat ABHAZYA ve ÇEÇENİSTAN Cumhuriyetleri’nin bağımsızlık ilanlarını tanımamışlardır.. ABHAZYA’dan Türkiye’ye gelen Reisicumhurumuz ve yanındaki dostluk heyetiyle görüşmemişlerdir. “Bunlar” ülkemizi işgal edip, yakıp yıkan, Gürcü Faşistlerine destek sunmuşlardır. Halen bu Faşistlere yardıma devam edilmektedir..
“Sol”da, bize destek sunmamıştır. Özeleştiri yapmamak için de “yiğitçe”direnmektedir..
Sağ ve “sol” ihanetler; “ne yapmalı?” sorusunun cevabını insanlarımıza buldurmuştur. İşlerimiz bu noktadan sonra kolaylaşmış ve Kafkasyalılar, kendileri için gereken diğer örgütlenmeleri de, yaratmaya ve desteklemeye hazır hale gelmişlerdir..
..Düşüncelerimiz ve eylem biçimlerine bakışımız; Kafkasya kökenlilerin içinde hızla yayıldı.. Zaman-Mekan-Uzaklık-Gizlilik-İlkeler gibi, ”olgular” nedeniyle; örgütlü çalışma dışında kalan kimi kardeşlerimiz, desantralize olarak, örgütlendiler. Merkez dışı bu oluşumlar; bilgimiz ve onayımızın dışında, Gemi kaçırma ve Otel baskınları gerçekleştirdi.. Bu eylemleri yapan Kafkasya kökenli gençler, düşüncelerimizin etkisiyle kendiliğinden harekete geçmiş olanlardır!. Bu sebepden dolayı, eylemleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır!. O eylemlerin “ne getirip, ne götürdüğü“ ayrı bir konudur!. Bu nedenle de biz; devamlı olarak “Kafkasya kökenlilerin yapacakları “şeyler” Abhazya ve diğer Çerkes Cumhuriyetlerinin yönetimlerini asla bağlamaz“ diyoruz. Çünkü Diaspora da yaşayan Kafkasya kökenliler, bütün bu yapıları, onların bilgisi olmadan, “mecbur kalındığı için” var edilmiştir..
Bizler; diaspora’da köksüzlüğü yaşamışız. Diaspora’da, farklı kültürlerin, Doğal ve politik asimilasyonun etkisi altında, yaşam zordur.. Bir de insanlarımız diploma ve meslek sahibi olamadıkları için işsizlerse, bu kokuşmuş düzenden, ne bekleyebilirler? O sebepten, bize katılanların hangi nedenlerden geldiğini biliyor ve onları çok iyi anlıyoruz. Kendilerine ve yakınlarına sahip çıkıyoruz. Bize gelenler; ölene kadar AiLENiN içinde kalacaklardır. Bunların hepsi, anavatanımız ve Diasporadakiler için yapılan çalışmalara, yeteneklerinin elverdiği oranda ve belirli kurallara uymak koşuluyla katkıda bulunmaktadırlar ve bulunacaklardır da..
Abhazya ve Diaspora’da yaşayan insanlarımızın ve dostlarımızın geleceğinin ve mutluluğunun, bizim çalışmalarımıza ve gerektiğinde ölmemize bağlı olduğunun bilincindeyiz. “Bir insanın canını kurtaran, dünyayı kurtarmış sayılır“ semavi sözüne, durumumuz uyduğu için, ölümümüz kutsaldır. İnsanlara olan bu ölümüne sevgimiz; Vatanımıza ve namuslu insanlara olan bağlılığımızdan, kötülere karşı beslediğimiz KİN’den, kaynaklanmaktadır..
Bizler;
· Çar ordularının Kafkasya’da yaptığı katliamları unutmuyoruz..
· STALİN’in ABHAZYA’da yaptığı “oyunları” ve idam ettirdiği 794 Abhazyalı Devrimci’yi, unutmuyoruz..
· “Abhazlara fare yedirteceğim” diyen, Sovyetler Birliği komünist Partisi’nin tepesine kadar “gelebilmiş” olan antikomünist YELSİN’i, unutmuyoruz..
· “Eski inançlarıma ve düşüncelerime ters olmasına rağmen, Gürcüstan’ın çıkarları için, Abhazya meselesini çözeceğim!”diyen, Sovyetler Birliğinin dışişleri bakanlığını yapmış ŞEVARDNADZE döneğini ve bunların işledikleri insanlık suçlarını, da hiç unutmuyoruz...
Bunları dostlarımıza anlatıyoruz!. İnanan inanır. İnanmayanlar ise; At gözlükleri takan liderlerinin “yanılmaz” dehalarının peşinde koşmaya, devam eder.
Bizler; “düşmanı da, onlarla birlikte hareket edenleri de” hiç unutmayız.. Bunlara karşı, her dönem’de “gerektiğince” cevaplar verilmiştir!.. Bundan sonra ise; kendini feda etmeye bile gerek kalmadan ”düşmana” kolaylıkla, “sonuçları KORKUNÇ olabilecek eylemlerle” cevap vermek, mümkündür..
Fakat bizler Faşistler gibi, kan dökmeye meraklı olmadığımız için, “düşmanı” ve onları eko-nomik, politik ve askeri alanda destekleyen “namussuzları” bile, yine de hep uyarırız.. Mesela bizler; 15-16 Temmuz 1989 tarihinde, ABHAZYA’da çıkan kanlı çatışmalar sonrasında; Gürcü Faşistlerini ve yandaşlarını; işgal, ilhak ve imha planına, ortam hazırlama amaçlı provakas-yonlara bir daha başvurmamaları için, çok uğraşmışızdır.. KAFKASYALILAR BİRLİĞİ de Türkiye’de; 21 Temmuz 1989’da yayınladığı “NAMUSLU İNSANLAR” ve “ÇAĞRI” başlıklı iki “açıklama” ile durumu; Dünya demokratik kamuoyunun önüne koymuşdur!.
Fakat Gürcü Faşistleri ve onları destekleyen DEMİREL-İNÖNÜ ve YELSİN hükümetleri; bizim görüşma, uzlaşma, antlaşma, dostluk ve barış, çabalarımızı zayıflık olarak değerlendirmiş-lerdir!..
Bunun neticesi olarak da; Faşist Gürcü birlikleri, Paramiliter güçler ve Lejyonerler; YELSİN, DEMİREL ve İNÖNÜ’den aldıkları politik ve moral destekle, 14 Ağustos 1992’de ABHAZYA ’yı işgal etmişlerdir.. Ülkemizi yakıp, yıkan bu Faşist sürüleri; İnsanlarımızı katlettiler, değerli ne buldularsa çaldılar, her türlü suçu işlediler!..
..Büyüklerimiz bize; “ekmeklerini yedik” dedikleri için, Faşistlere destek veren Türk ve Rus hükümetlerine karşı, hiç bir eylem konmadı.. Sadece uyarıldılar!. Bu duruma çok sevinen; YELSİN, DEMİREL ve İNÖNÜ “bol bol kınalandılar..”
..Ülkemizi işgal eden Faşistleri; 14 ay süren halk savaşının sonunda yendik. Bu Faşist sürüleri; binlerce ölüsünü arkasında bırakarak, ÇAR ve STALİN tarafından Abhazya’ya yerleştirilen, 200 bin kadar kişiyi de yanlarına alarak, kendi memleketleri Gürcüstan’a kaçarak, “canlarını zor” kurtardılar!..
Savaş biteli 12 sene oldu.. Şimdi Gürcü Faşistleri; ABD’den ve AKP’den aldıkları yeni ekonomik, politik ve askeri destekler ve de “cesaretle!” TEKRAR “ABHAZYA Cumhuriyeti’ne, saldırmaya hazırlandıklarını” AÇIKÇA söylemektedirler!.
Bizler, bu nedenle;
ABHAZYA CUMHURİYETİ’ne karşı, savaşa hazırlanan Faşist GÜRCÜ yönetimine yapılmakta olan ekonomik ve askeri yardımların durdurulması için;
Gürcü FAŞİST’lerinin “İşgal, İlhak ve soykırım” amacı ile, başlatacakları savaş nedeniyle; ABHAZYA CUMHURİYETİ ve TÜM BÖLGENİN, kan’a bulanmasını ve KORKUNÇ TAHRİBATLARIN engellenmesi için;
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini; mantıklı davranmaya ve savaşı engelleme sorumluluğunu, üstlenmeye davet ediyoruz..
Tüm Türk VATANSEVERLERİ ve DEMOKRATLARI,
Kendisini DEVRİMCİ “görenleri”
MUSA’ya,
İSA’ya ve
MUHAMMED’e inanan GERÇEK DİNDARLARI ve
“İNSAN HAKLARINA SAYGILIYIM” diyenleri;
Kafkasya Kökenlilerin çalışmalarına, destek vermeye çağırıyoruz!.
Aziz ABAZA
Geen opmerkingen:
Een reactie posten